Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
Çağlayan Yılmaz Seti (11 Kitap)
%31 
2.300,00 TL
1.587,00 TL

Çağlayan Yılmaz Seti (11 Kitap)

%31 
2.300,00 TL
1.587,00 TL
%31 
2.300,00 TL
1.587,00 TL
Kazancınız:713,00

Tükendi

Gelince Haber Ver
Kitap Açıklaması

YAFES'İN KILICI
328 sayfa
Türkler "Barak" derlerdi kara tüylü köpeğe
Böyle ad verirlerdi büyük soylu köpeğe.
Aslında efsaneler bir köpek anarlardı.
Onu da köpeklerin atası sayarlardı.
Bu köpek soylu idi çok büyük boylu idi
Av çoban köpekleri hep onun oğlu idi.
Kuzey-batı Asya'da güya "İt-Barak" vardı
Türklerse İç Asya'da onlara uzaklardı.
Başları köpek imiş vücutları insanmış
Renkleriyse karaymış sanki Kara Şeytanmış.
Kadınları güzelmiş Türklerden kaçmaz imiş
İlâç sürünürlermiş ok mızrak batmaz imiş. 
Destanda denilmiş ki Oğuz-Han yenilmişti
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
On yedi sene sonra Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti orada savaş dindi.
Oğuz bu bölgeleri "Kıpçak-Beğ"e il verdi
Bunun için Türkler de oraya "Kıpçak" derdi...
-Oğuz Kağan Destanı 
ATALAR CENGİ
376 sayfa
Kutlu yolda ilerleyen korkusuz yiğitler toprağı adımlarıyla titretti. Ay gecelerine yol gösteren oldu. Tüm insanlık bu cengi bekledi. Üç taraf vardı: Gök Tanrı'nın orduları Karanlık Ülke ve korkaklar!
Koca koca taşlardan yaptıkları saraylarına kalelerine sinen krallar ve hanlar kalabalık ordularına rağmen asla cesur olamadılar. Karanlık Ülke'ye karşı yürüyebilenler sadece tunç yürekli çelik bilekli Türklerdi. Yeryüzünü karanlığa çevirmek toprakları kanla sulamak isteyenlere karşı geceyi pusatlarının ışıltılarıyla aydınlattılar.
Onlar içlerinde bozkırın vahşi kurdunu taşıyan Gökbörü'nün yolunda ölüme yürüyenlerdi. Her şeyi ulusları toprakları ve soyları için yaptılar. Gelecek pusatlarının ucundaydı. Toprağa düşen her damla lanetlenmiş kan acunun geleceğini aydınlatan bir meşale olacaktı!
Gök Tanrı'nın orduları o gece Tamu'nun pençelerine karşı cenk etti. Acunu dize getirenler Karanlık'ın ordularını yok ettiler... 
OZ'UN KALBİ MU KITASI
384 sayfa
Boğa olmasaydı Oz uçsuz denizlerde nasıl hüküm sürerdi? Karanlık dalgaların arasına gizlenen kötülükten insanlarını nasıl korur denizlerin acununa nasıl adalet getirirdi?
Börü olmasaydı Oz nasıl iz sürer kinini diri tutar ve intikamını alırdı? Uçsuz bucaksız topraklarda kendi adaletini nasıl sağlardı?
Gök Geyik olmasaydı Oz bilgeliğe nasıl uzanırdı? Işığa nasıl yol gösterici ve insanlığa köprü olurdu?
Aslan olmasaydı Oz nasıl en büyük olur düşmanlarının yüreğine korku salardı. Kalbini; Ra-Mu'nun evi Krallar Kralı'nın Şehri Şalmali'yi nasıl korur yeryüzünde adaleti nasıl sağlardı?
Gök Çocukları binlerce yıl yeryüzüne hâkim oldular. Kutsal Dörtlü (Oz Birliği) medeniyetin sanatın ve refahın merkeziydi. Tüm topraklarda adaleti sağlayanlardı. Bir gün Mu'nun karşısındaki en büyük güç olan Atlantis yüzyıllar önce yok olmuş Demir Yumruk Birliği'ni küllerinden Kuzey'in vahşi krallarıyla yeniden diriltti. 
Yeryüzünün seçebileceği iki taraf vardı; Mu ya da Atlantis!
Yedi kutsal güç tekrar savaş için kullanıldı. Tanrı'nın yolunda ilerleyenler sapkınlara karşı en büyük savaşını verdiler. Kazananı olmayan savaşın sonunda milyonlarca insan ve medeniyet yok oldu!
Her şey kalın bir sis perdesinin arkasına gizlenmiş gibi yok oldu! 
GÖKKURT
400 sayfa
Aşinalar diğer Türk boyları gibi Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Juan Juanların boyunduruğuna girdiler. Gün geçtikçe güçlenen Aşinalar Kağan Anakui'yi rahatsız etmeye başladığında umulmadık bir buyruk verdi. Kurtlar karanlık kuyulara sürüklenmeye başladığında devri değiştirecek bir ihtilalin ateşi yüreklerde parlayıverdi. Ulu Kara Dağ'ın ulularından o kutlu günün haberi geldiğinde Gökkurt işareti ufukta gördü. Başlarını göğe kaldırıp kutlu bir kağanlık için kanlarının son damlasına kadar durmayacaklarına ant içtiler. İki kardeş; Bumin ve İstemi... Kutlu bir kağanlık için! Adalet için! Türk için! Göktürk olmak için ölüme yürüdüler! Kutlu bir çağın kapıları altın başlı gök bayrağın dalgalanışıyla başladı. Pusatı kanlı Börülerin; acı kan ve kahramanlık dolu mücadelesi... Hiçbir ihtilal bu kadar kanlı ve efsanevi olmadı! Cesaret; Şekilsiz sert bir demirdir. Ruh ise ateştir. Cesaret ve ruh sana kılıcı verir. Damarlarında akan kan da onu kullanabilme yeteneğini.

BÖRÜ 1
408 sayfa
Bir intikama kaç taht sığabilir?
Acılı parmaklarla yapılmış kaç gösterişli taç burçlarından kan taşan sarayların pürüzsüz merdivenlerinden yuvarlanabilir?
Hayat Ağacının köklerinde filizlenen kötülük acunun direğindeki çatlağı zorluyor. Sürek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor!
Kanının sesini dinleyen ve küllere gömülmüş iki hanedanlık öç ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor.
Büyük mabedin (Göbeklitepe) ve Agarta'nın üstatları hep bir ağızdan şu soruyu sordular; "O gün geldi mi? Gökyüzünün üç yılanın üzerine kan rengi uyanacağı zaman. Bakir kar örtüsünün taze kanla ısınıp ırmaklara karışacağı an. Rüzgârın şahit olacağı ateşten bir gazabın altından kumları darmadağın edip taştan tanrılarına sarılan zavallıların yalvaracağı öç ateşinin yakıldığı o gün geldi mi?
Beklenen cevap Börü Han'ın dudaklarından döküldü;
"Canavarlaşmış kralların yönettiği topraklarda öç sadece katliamla alınabilir!"
Acun artık kurt ve aslanın pençeleri arasında...
Kandan ırmakların coşkulu sesine kulak verin! 
BÖRÜ 2
416 sayfa
"Ey benim demirden dağlarım! 
Yağı külleri savurduğum kadim ormanlarım! 
Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize! 
Ey Börüler! 
Uluyun... 
Parçalayın... 
Haykırın! 
Börüler ant içtiler yağı kanı akıtmaya! 
Ey Ulu Tengri güç ver gökte doğan oğullarına!
Ey Toprak Ana yol göster bize ulu kayın ağaçlarınla! 
Ey Çakay Han aydınlat önümüzügöğü aydınlatan gazap kırbaçlarınla! 
Ey Kızagan Tengri ant içtik adına! 
Salınsın kara atlar çıksın Erlik Han cenk meydanına!"
"Börü arasına başka savaşçı sokmaz! Börü karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Börü dağların efendisi karanlığın öfkesidir! Börü her cenge sağ çıkmayacağını bilerek girer! İmkânsızı başarır yağının kâbusu olur!
Börü olmak için hazır mısınız?"
Ağzında kan tadı varsa bakışlarında sadece ölümün parıltısı vardır . 
BÖRÜ 3
Kurt Yangını
336 sayfa
Ser üzerimize geceyi 
Uğultumuz titretsin yürekleri!
Çek pusatlarını Çoga 
Doldur kelleleri tamuya!
Vur baltanı Temir Tonka
Taşsın cenk meydanı kanla!
Adımız göğe bir yükseldi. 
Sonumuz toprağa bir üflendi.
Kırk budaklı ulu çamın dokuz kolundaki tepeyiz
Kartalların kanadındaki altın tüyün sahibiyiz!
Kayalar bizi haykırır çağlayanlar adımızla coşar!
Toprak Ana bizi adalet için akıttığımız kanla sarar!
Zirvelerden gelen rüzgârlar bize atalarımızı fısıldar!
Ey Ulu Tengri yarılsın bastığımız toprak aç gazap çukurlarını!
 Harlansın Tamu'nun katran karası kazanları!
"Ölümden hayat dilenmek ahmakların işidir!"

BÖRÜ 4
Karanlığı Parçalayan
416 sayfa
Öyle bir öleceğiz ki; 
Canını aldığımız yağıların tinleri tamunun kızıl göğünü çatırdatacak!
Öyle bir öleceğiz ki; 
Bizleri tanrının bahçelerine götüren tinler acunda kalan bedenlerimize bakıp gözyaşı dökecek!
Öyle bir öleceğiz ki;
Bırakın soyların bizi hatırlamasını gök bile unutmayacak!
Her çakında bir karanlığa adımızı haykıracak
Her yaşında bir zalimin usunda korkular yaratacak!
Öyle bir ölümsüzleşeceğiz ki;
Adalet için çıkan her pusatta zalim kanıyla uyanıp her can alışta can bulacağız!
Öyle bir sevmiş olacağız ki;
Hatunlarımızın gözlerinde gökte parıldayan bir ışık
Sevdiğimiz bozkır kızının ipek saçlarında bir rüzgâr
Büyüttüğümüz balaların dudaklarında bir gülücük olarak kalacağız!
Gökte Doğanlar!
Hah!
Son kez... Ur-Ah!
Ur-Ah! Ur-ah! Ur-Ah!
"Küllerinden yeniden doğabiliyorsan yaşıyorsun demektir!"
İTBARAK
Karanlık Dünya-1
318 sayfa
Türkler "Barak" derlerdi kara tüylü köpeğe
Böyle ad verirlerdi büyük soylu köpeğe.
Aslında efsaneler bir köpek anarlardı.
Onu da köpeklerin atası sayarlardı.
Bu köpek soylu idi çok büyük boylu idi
Av çoban köpekleri hep onun oğlu idi.
Kuzeybatı Asya'da güya "İt-Barak" vardı
Türklerse İç Asya'da onlara uzaklardı.
Başları köpek imiş vücutları insanmış
Renkleriyse karaymış sanki kara şeytanmış.
Kadınları güzelmiş Türklerden kaçmaz imiş
İlaç sürünürlermiş ok mızrak batmaz imiş.
Destanda denilmiş ki Oğuz Han yenilmişti
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
On yedi sene sonra Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti orada savaş dindi.
Oğuz bu bölgeleri "Kıpçak-Beğ"e il verdi
Bunun için Türkler de oraya "Kıpçak" derdi...
Oğuz Kağan Destanı
BÖKE
Alamut'un Fethi
448 sayfa
Gökler yıldızları birer ateş parçası gibi gecenin karanlığına saçtı...
İki asır boyunca dünyanın kanına bulanmış hançerler son kez havaya kalktı!
Demirden bir kasırga kör bir kâhinin rüyalarında kumları yaktı.
Türklerin kehaneti fethin kartalını göklere havalandırdı!
Batu Han'ın Türk çocuklarından oluşturduğu özel birliğin görevi neydi?
Türklere ait Altın Kitap'ta ne yazıyordu?
Moğolların ve Türklerin yaratılış satırlarında saklı olan büyük hesaplaşma neydi?
Hasan Sabbah ile gücünün zirvesine ulaşan iki asır boyunca dünyaya korku salan fedailer yuvası Alamut Kalesi ve fedailerinin yok oluş hikâyesidir.
Bu...
Sahte cennetin cehennem gecesidir!
CANAVAR
Çoga'nın Hikayesi
304 sayfa
Zifir acunu örttüğünde
Dişlerimde kalan intikam sızısını hiç unutmadım...
Kırılan kemiklerim yalnızlığımın çatırdayan kalkanıydı.
Karanlığın yalnızlığı en büyük canavarları doğurur.
Ve... Ben doğdum!
Kaç ölüm gördün Çoga?
İçindeki yalnızlıkta kaç hâlini gömdün?
Durduğun korktuğun yetmedi mi?
Beni o canavara siz dönüştürdünüz!
İçindeki canavarı ortaya çıkar!

Kitap Özellikleri''''''''
Barkod6541236989638
Basım Yılı2023
Cilt DurumuKarton Kapak
DilTürkçe
Ebat13,5 x 21
Kağıt TürüKitap Kağıdı
Sayfa Sayısı4134
favorilerime ekle
Kitap Açıklaması

YAFES'İN KILICI
328 sayfa
Türkler "Barak" derlerdi kara tüylü köpeğe
Böyle ad verirlerdi büyük soylu köpeğe.
Aslında efsaneler bir köpek anarlardı.
Onu da köpeklerin atası sayarlardı.
Bu köpek soylu idi çok büyük boylu idi
Av çoban köpekleri hep onun oğlu idi.
Kuzey-batı Asya'da güya "İt-Barak" vardı
Türklerse İç Asya'da onlara uzaklardı.
Başları köpek imiş vücutları insanmış
Renkleriyse karaymış sanki Kara Şeytanmış.
Kadınları güzelmiş Türklerden kaçmaz imiş
İlâç sürünürlermiş ok mızrak batmaz imiş. 
Destanda denilmiş ki Oğuz-Han yenilmişti
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
On yedi sene sonra Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti orada savaş dindi.
Oğuz bu bölgeleri "Kıpçak-Beğ"e il verdi
Bunun için Türkler de oraya "Kıpçak" derdi...
-Oğuz Kağan Destanı 
ATALAR CENGİ
376 sayfa
Kutlu yolda ilerleyen korkusuz yiğitler toprağı adımlarıyla titretti. Ay gecelerine yol gösteren oldu. Tüm insanlık bu cengi bekledi. Üç taraf vardı: Gök Tanrı'nın orduları Karanlık Ülke ve korkaklar!
Koca koca taşlardan yaptıkları saraylarına kalelerine sinen krallar ve hanlar kalabalık ordularına rağmen asla cesur olamadılar. Karanlık Ülke'ye karşı yürüyebilenler sadece tunç yürekli çelik bilekli Türklerdi. Yeryüzünü karanlığa çevirmek toprakları kanla sulamak isteyenlere karşı geceyi pusatlarının ışıltılarıyla aydınlattılar.
Onlar içlerinde bozkırın vahşi kurdunu taşıyan Gökbörü'nün yolunda ölüme yürüyenlerdi. Her şeyi ulusları toprakları ve soyları için yaptılar. Gelecek pusatlarının ucundaydı. Toprağa düşen her damla lanetlenmiş kan acunun geleceğini aydınlatan bir meşale olacaktı!
Gök Tanrı'nın orduları o gece Tamu'nun pençelerine karşı cenk etti. Acunu dize getirenler Karanlık'ın ordularını yok ettiler... 
OZ'UN KALBİ MU KITASI
384 sayfa
Boğa olmasaydı Oz uçsuz denizlerde nasıl hüküm sürerdi? Karanlık dalgaların arasına gizlenen kötülükten insanlarını nasıl korur denizlerin acununa nasıl adalet getirirdi?
Börü olmasaydı Oz nasıl iz sürer kinini diri tutar ve intikamını alırdı? Uçsuz bucaksız topraklarda kendi adaletini nasıl sağlardı?
Gök Geyik olmasaydı Oz bilgeliğe nasıl uzanırdı? Işığa nasıl yol gösterici ve insanlığa köprü olurdu?
Aslan olmasaydı Oz nasıl en büyük olur düşmanlarının yüreğine korku salardı. Kalbini; Ra-Mu'nun evi Krallar Kralı'nın Şehri Şalmali'yi nasıl korur yeryüzünde adaleti nasıl sağlardı?
Gök Çocukları binlerce yıl yeryüzüne hâkim oldular. Kutsal Dörtlü (Oz Birliği) medeniyetin sanatın ve refahın merkeziydi. Tüm topraklarda adaleti sağlayanlardı. Bir gün Mu'nun karşısındaki en büyük güç olan Atlantis yüzyıllar önce yok olmuş Demir Yumruk Birliği'ni küllerinden Kuzey'in vahşi krallarıyla yeniden diriltti. 
Yeryüzünün seçebileceği iki taraf vardı; Mu ya da Atlantis!
Yedi kutsal güç tekrar savaş için kullanıldı. Tanrı'nın yolunda ilerleyenler sapkınlara karşı en büyük savaşını verdiler. Kazananı olmayan savaşın sonunda milyonlarca insan ve medeniyet yok oldu!
Her şey kalın bir sis perdesinin arkasına gizlenmiş gibi yok oldu! 
GÖKKURT
400 sayfa
Aşinalar diğer Türk boyları gibi Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Juan Juanların boyunduruğuna girdiler. Gün geçtikçe güçlenen Aşinalar Kağan Anakui'yi rahatsız etmeye başladığında umulmadık bir buyruk verdi. Kurtlar karanlık kuyulara sürüklenmeye başladığında devri değiştirecek bir ihtilalin ateşi yüreklerde parlayıverdi. Ulu Kara Dağ'ın ulularından o kutlu günün haberi geldiğinde Gökkurt işareti ufukta gördü. Başlarını göğe kaldırıp kutlu bir kağanlık için kanlarının son damlasına kadar durmayacaklarına ant içtiler. İki kardeş; Bumin ve İstemi... Kutlu bir kağanlık için! Adalet için! Türk için! Göktürk olmak için ölüme yürüdüler! Kutlu bir çağın kapıları altın başlı gök bayrağın dalgalanışıyla başladı. Pusatı kanlı Börülerin; acı kan ve kahramanlık dolu mücadelesi... Hiçbir ihtilal bu kadar kanlı ve efsanevi olmadı! Cesaret; Şekilsiz sert bir demirdir. Ruh ise ateştir. Cesaret ve ruh sana kılıcı verir. Damarlarında akan kan da onu kullanabilme yeteneğini.

BÖRÜ 1
408 sayfa
Bir intikama kaç taht sığabilir?
Acılı parmaklarla yapılmış kaç gösterişli taç burçlarından kan taşan sarayların pürüzsüz merdivenlerinden yuvarlanabilir?
Hayat Ağacının köklerinde filizlenen kötülük acunun direğindeki çatlağı zorluyor. Sürek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor!
Kanının sesini dinleyen ve küllere gömülmüş iki hanedanlık öç ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor.
Büyük mabedin (Göbeklitepe) ve Agarta'nın üstatları hep bir ağızdan şu soruyu sordular; "O gün geldi mi? Gökyüzünün üç yılanın üzerine kan rengi uyanacağı zaman. Bakir kar örtüsünün taze kanla ısınıp ırmaklara karışacağı an. Rüzgârın şahit olacağı ateşten bir gazabın altından kumları darmadağın edip taştan tanrılarına sarılan zavallıların yalvaracağı öç ateşinin yakıldığı o gün geldi mi?
Beklenen cevap Börü Han'ın dudaklarından döküldü;
"Canavarlaşmış kralların yönettiği topraklarda öç sadece katliamla alınabilir!"
Acun artık kurt ve aslanın pençeleri arasında...
Kandan ırmakların coşkulu sesine kulak verin! 
BÖRÜ 2
416 sayfa
"Ey benim demirden dağlarım! 
Yağı külleri savurduğum kadim ormanlarım! 
Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize! 
Ey Börüler! 
Uluyun... 
Parçalayın... 
Haykırın! 
Börüler ant içtiler yağı kanı akıtmaya! 
Ey Ulu Tengri güç ver gökte doğan oğullarına!
Ey Toprak Ana yol göster bize ulu kayın ağaçlarınla! 
Ey Çakay Han aydınlat önümüzügöğü aydınlatan gazap kırbaçlarınla! 
Ey Kızagan Tengri ant içtik adına! 
Salınsın kara atlar çıksın Erlik Han cenk meydanına!"
"Börü arasına başka savaşçı sokmaz! Börü karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Börü dağların efendisi karanlığın öfkesidir! Börü her cenge sağ çıkmayacağını bilerek girer! İmkânsızı başarır yağının kâbusu olur!
Börü olmak için hazır mısınız?"
Ağzında kan tadı varsa bakışlarında sadece ölümün parıltısı vardır . 
BÖRÜ 3
Kurt Yangını
336 sayfa
Ser üzerimize geceyi 
Uğultumuz titretsin yürekleri!
Çek pusatlarını Çoga 
Doldur kelleleri tamuya!
Vur baltanı Temir Tonka
Taşsın cenk meydanı kanla!
Adımız göğe bir yükseldi. 
Sonumuz toprağa bir üflendi.
Kırk budaklı ulu çamın dokuz kolundaki tepeyiz
Kartalların kanadındaki altın tüyün sahibiyiz!
Kayalar bizi haykırır çağlayanlar adımızla coşar!
Toprak Ana bizi adalet için akıttığımız kanla sarar!
Zirvelerden gelen rüzgârlar bize atalarımızı fısıldar!
Ey Ulu Tengri yarılsın bastığımız toprak aç gazap çukurlarını!
 Harlansın Tamu'nun katran karası kazanları!
"Ölümden hayat dilenmek ahmakların işidir!"

BÖRÜ 4
Karanlığı Parçalayan
416 sayfa
Öyle bir öleceğiz ki; 
Canını aldığımız yağıların tinleri tamunun kızıl göğünü çatırdatacak!
Öyle bir öleceğiz ki; 
Bizleri tanrının bahçelerine götüren tinler acunda kalan bedenlerimize bakıp gözyaşı dökecek!
Öyle bir öleceğiz ki;
Bırakın soyların bizi hatırlamasını gök bile unutmayacak!
Her çakında bir karanlığa adımızı haykıracak
Her yaşında bir zalimin usunda korkular yaratacak!
Öyle bir ölümsüzleşeceğiz ki;
Adalet için çıkan her pusatta zalim kanıyla uyanıp her can alışta can bulacağız!
Öyle bir sevmiş olacağız ki;
Hatunlarımızın gözlerinde gökte parıldayan bir ışık
Sevdiğimiz bozkır kızının ipek saçlarında bir rüzgâr
Büyüttüğümüz balaların dudaklarında bir gülücük olarak kalacağız!
Gökte Doğanlar!
Hah!
Son kez... Ur-Ah!
Ur-Ah! Ur-ah! Ur-Ah!
"Küllerinden yeniden doğabiliyorsan yaşıyorsun demektir!"
İTBARAK
Karanlık Dünya-1
318 sayfa
Türkler "Barak" derlerdi kara tüylü köpeğe
Böyle ad verirlerdi büyük soylu köpeğe.
Aslında efsaneler bir köpek anarlardı.
Onu da köpeklerin atası sayarlardı.
Bu köpek soylu idi çok büyük boylu idi
Av çoban köpekleri hep onun oğlu idi.
Kuzeybatı Asya'da güya "İt-Barak" vardı
Türklerse İç Asya'da onlara uzaklardı.
Başları köpek imiş vücutları insanmış
Renkleriyse karaymış sanki kara şeytanmış.
Kadınları güzelmiş Türklerden kaçmaz imiş
İlaç sürünürlermiş ok mızrak batmaz imiş.
Destanda denilmiş ki Oğuz Han yenilmişti
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
On yedi sene sonra Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti orada savaş dindi.
Oğuz bu bölgeleri "Kıpçak-Beğ"e il verdi
Bunun için Türkler de oraya "Kıpçak" derdi...
Oğuz Kağan Destanı
BÖKE
Alamut'un Fethi
448 sayfa
Gökler yıldızları birer ateş parçası gibi gecenin karanlığına saçtı...
İki asır boyunca dünyanın kanına bulanmış hançerler son kez havaya kalktı!
Demirden bir kasırga kör bir kâhinin rüyalarında kumları yaktı.
Türklerin kehaneti fethin kartalını göklere havalandırdı!
Batu Han'ın Türk çocuklarından oluşturduğu özel birliğin görevi neydi?
Türklere ait Altın Kitap'ta ne yazıyordu?
Moğolların ve Türklerin yaratılış satırlarında saklı olan büyük hesaplaşma neydi?
Hasan Sabbah ile gücünün zirvesine ulaşan iki asır boyunca dünyaya korku salan fedailer yuvası Alamut Kalesi ve fedailerinin yok oluş hikâyesidir.
Bu...
Sahte cennetin cehennem gecesidir!
CANAVAR
Çoga'nın Hikayesi
304 sayfa
Zifir acunu örttüğünde
Dişlerimde kalan intikam sızısını hiç unutmadım...
Kırılan kemiklerim yalnızlığımın çatırdayan kalkanıydı.
Karanlığın yalnızlığı en büyük canavarları doğurur.
Ve... Ben doğdum!
Kaç ölüm gördün Çoga?
İçindeki yalnızlıkta kaç hâlini gömdün?
Durduğun korktuğun yetmedi mi?
Beni o canavara siz dönüştürdünüz!
İçindeki canavarı ortaya çıkar!

Kitap Özellikleri''''''''
Barkod6541236989638
Basım Yılı2023
Cilt DurumuKarton Kapak
DilTürkçe
Ebat13,5 x 21
Kağıt TürüKitap Kağıdı
Sayfa Sayısı4134
Benzer Ürünler
Ana Hatlarıyla Osmanlı Türkçesi ve Seçme Metinler
%30
500,00 TL
350,00 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Sus Barbatus! 1
%25
420,00 TL
315,00 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Çözüm Bakanlığı
%30
180,00 TL
126,00 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Ateş Sönene Kadar
%26
125,00 TL
92,50 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Meraklı Adamın On Günü
%26
215,00 TL
159,10 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Burası Radyo Şarampol
%26
235,00 TL
173,90 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
Köy Enstitüleri Seti (5 Kitap)
%21
860,00 TL
679,40 TL
Favorilerime Ekle Sepete Ekle
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.