Tükendi
Gelince Haber VerTürkiye'de Sosyoloji Türk Sosyologları veya Türk Sosyolojisi tabirlerini kullanırken fazla düşünülmese bile bireyin kafasının arkasında bir takım ön kabuller vardır. Meselenin anlaşılması bakımından bu ön kabullerin bir biçimde sorgulanması gerekmektedir. Bu noktanın nasıl sorgulanacağı üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Konu dönem dönem farklı sorgulanmıştır. Dönem dönem de daha doğrusu yaygın olarak da böyle bir sorgulama gereği duyulmamıştır. Her şeyin kendi doğal mecrasında seyrettiği gibi bir anlayış oluşmuştur. Zaten her şeyin kendi doğal mecrasında seyrettiği anlayışı sorgulamayı gerektirmemiştir.Her alanın ve bu arada sosyolojinin de kendi doğruları olmuştur. Değişik dönemlerin değişik anlayışları ortak noktalarda buluşulduğunu göstermektedir. Bu asgari müşterekler ortak kanaati göstermektedir. Ortak kanaatlerin inşa edilme süreci eski dönemde bir nebze silsilei meratibe göre olurken yeni dönemde bir ölçüde biçim değiştirmişe benzemektedir. İlk önceleri alanın düzleşmesi gerekmiş ve nevzuhur yeni sosyologlar belirmiştir. Bunların nevzuhur olmaları normal olarak nereden kaynaklanmıştır? İki çelişki birbirini beraberinde getirmiştir. Bir çelişki konunun aydınlanması bakımından önemlidir. 1960'lı yılların sosyal bilim anlayışı açısından iki husus önemli görünmektedir. İki genelleme sorgusuz sualsiz kabullenilmiştir. Bunlardan biri 1960'lı yılların Türkiye açısından bir rönesans olduğu bu nedenle geçmişten hiçbir biçimde entelektüel anlamda beslenmek gerekmediğidir. İkinci nokta da bir ikinci genelleme de Marksizmin Türkiye'de büyük bir açılım sağladığıdır. Bu iki genellemenin kesinlikle birbiriyle çelişmeyeceği şeklinde bir kanaat yaygındır. Halbuki biraz daha ayrıntılı bir şekilde bakıldığı ve 1960'lı yıllar hesaplandığı zaman Marksizm yorumu anlamında TİP çizgisindeki tercihin Türkiye'de baskın olduğu ve Türkiye'nin entellektüel ve özellikle akademik kesimini derinlikli bir şekilde etkilediği etkilemenin ötesinde şekillendirdiği görülmektedir. Hatta TİP çizgisindeki yaklaşımın şu ya da bu ölçüde bir Osmanlı tahlili vardır. Burada dikkat çeken husus yeni dönemin Osmanlı yorumunun da bu geçmişten geldiğidir. TİP çizgisinin çerçeveyi çizen yorumcusu Behice Boran'dır. Behice Boran siyasetçi kimliği dışında bir sosyolog olarak yakın zamana kadar hiç mi hiç önemsenmemiştir. Ve Behice Boran'ın sosyolog olarak önemine ilk defa dikkat çekenler yukarıda bahsedilen süreç içinden gelenler değildir. Elli yaşını aşkın bir sosyolog anlamlı sayılabilecek bir şekilde neden Sosyal Bilimler Kongreleri'ne Behice Boran'ın ilgi göstermediğini sormaktadır. İkinci Sosyal Bilimler Kongresi'nde her ne kadar Behice Boran siyasal nedenlerle yurt dışındaysa da böylesi bir soruyu biraz deforme ederek sormak elbet mümkündür. Aynı sosyolog Behice Boran'ın sosyolog olarak önemi üzerinde fazla durmasa da Mübeccel Kıray'ın alan araştırmalarını basit bir saymaca olmaktan çıkararak Türkiye'de sosyolojinin gelişmesi açısından önemli bir katkısı olduğunu savunmaktadır. Zaten 1960'lı yıllar sonrası genel eğilime uygun olan sosyologlar da Mübeccel Kıray'ı sosyolog olarak belirgin bir tarzda olumlamaktadırlar. Sonuç olarak Behice Boran'la Mübeccel Kıray'ın topluma bakış perspektifleri sosyoloji anlayışları fazla ne kelime hemen hiç fark olmasa da Behice Boran'ın bu toplum Türkiye konusunda çok daha fazla duyarlı olduğu açık görünmektedir. Halide Edip'in bu topluma yabancı olduğunu 1940'lı yıllarda söyleyen Behice Boran konu hakkında duyarlı olsa acaba Mübeccel Kıray üzerine nasıl bir değerlendirme yapardı?Durum bu nokta üzerinde doğru düzgün bir tahlil yapmayı gerektirebilir. Gerektirmelidir. Karşılıklı sempati belki de konunun ıskalanmasına yol açmıştır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2005 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
ISBN-10 | 9759204037 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 214 |
Türkiye'de Sosyoloji Türk Sosyologları veya Türk Sosyolojisi tabirlerini kullanırken fazla düşünülmese bile bireyin kafasının arkasında bir takım ön kabuller vardır. Meselenin anlaşılması bakımından bu ön kabullerin bir biçimde sorgulanması gerekmektedir. Bu noktanın nasıl sorgulanacağı üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Konu dönem dönem farklı sorgulanmıştır. Dönem dönem de daha doğrusu yaygın olarak da böyle bir sorgulama gereği duyulmamıştır. Her şeyin kendi doğal mecrasında seyrettiği gibi bir anlayış oluşmuştur. Zaten her şeyin kendi doğal mecrasında seyrettiği anlayışı sorgulamayı gerektirmemiştir.Her alanın ve bu arada sosyolojinin de kendi doğruları olmuştur. Değişik dönemlerin değişik anlayışları ortak noktalarda buluşulduğunu göstermektedir. Bu asgari müşterekler ortak kanaati göstermektedir. Ortak kanaatlerin inşa edilme süreci eski dönemde bir nebze silsilei meratibe göre olurken yeni dönemde bir ölçüde biçim değiştirmişe benzemektedir. İlk önceleri alanın düzleşmesi gerekmiş ve nevzuhur yeni sosyologlar belirmiştir. Bunların nevzuhur olmaları normal olarak nereden kaynaklanmıştır? İki çelişki birbirini beraberinde getirmiştir. Bir çelişki konunun aydınlanması bakımından önemlidir. 1960'lı yılların sosyal bilim anlayışı açısından iki husus önemli görünmektedir. İki genelleme sorgusuz sualsiz kabullenilmiştir. Bunlardan biri 1960'lı yılların Türkiye açısından bir rönesans olduğu bu nedenle geçmişten hiçbir biçimde entelektüel anlamda beslenmek gerekmediğidir. İkinci nokta da bir ikinci genelleme de Marksizmin Türkiye'de büyük bir açılım sağladığıdır. Bu iki genellemenin kesinlikle birbiriyle çelişmeyeceği şeklinde bir kanaat yaygındır. Halbuki biraz daha ayrıntılı bir şekilde bakıldığı ve 1960'lı yıllar hesaplandığı zaman Marksizm yorumu anlamında TİP çizgisindeki tercihin Türkiye'de baskın olduğu ve Türkiye'nin entellektüel ve özellikle akademik kesimini derinlikli bir şekilde etkilediği etkilemenin ötesinde şekillendirdiği görülmektedir. Hatta TİP çizgisindeki yaklaşımın şu ya da bu ölçüde bir Osmanlı tahlili vardır. Burada dikkat çeken husus yeni dönemin Osmanlı yorumunun da bu geçmişten geldiğidir. TİP çizgisinin çerçeveyi çizen yorumcusu Behice Boran'dır. Behice Boran siyasetçi kimliği dışında bir sosyolog olarak yakın zamana kadar hiç mi hiç önemsenmemiştir. Ve Behice Boran'ın sosyolog olarak önemine ilk defa dikkat çekenler yukarıda bahsedilen süreç içinden gelenler değildir. Elli yaşını aşkın bir sosyolog anlamlı sayılabilecek bir şekilde neden Sosyal Bilimler Kongreleri'ne Behice Boran'ın ilgi göstermediğini sormaktadır. İkinci Sosyal Bilimler Kongresi'nde her ne kadar Behice Boran siyasal nedenlerle yurt dışındaysa da böylesi bir soruyu biraz deforme ederek sormak elbet mümkündür. Aynı sosyolog Behice Boran'ın sosyolog olarak önemi üzerinde fazla durmasa da Mübeccel Kıray'ın alan araştırmalarını basit bir saymaca olmaktan çıkararak Türkiye'de sosyolojinin gelişmesi açısından önemli bir katkısı olduğunu savunmaktadır. Zaten 1960'lı yıllar sonrası genel eğilime uygun olan sosyologlar da Mübeccel Kıray'ı sosyolog olarak belirgin bir tarzda olumlamaktadırlar. Sonuç olarak Behice Boran'la Mübeccel Kıray'ın topluma bakış perspektifleri sosyoloji anlayışları fazla ne kelime hemen hiç fark olmasa da Behice Boran'ın bu toplum Türkiye konusunda çok daha fazla duyarlı olduğu açık görünmektedir. Halide Edip'in bu topluma yabancı olduğunu 1940'lı yıllarda söyleyen Behice Boran konu hakkında duyarlı olsa acaba Mübeccel Kıray üzerine nasıl bir değerlendirme yapardı?Durum bu nokta üzerinde doğru düzgün bir tahlil yapmayı gerektirebilir. Gerektirmelidir. Karşılıklı sempati belki de konunun ıskalanmasına yol açmıştır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2005 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
ISBN-10 | 9759204037 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 214 |