Tükendi
Gelince Haber VerYayınevimiz bu kez Mehmet Başaran'ın iki kitabını Elif Diye Bir Türkü ile Dilsiz Oyunu'nu birlikte okurlara sunuyor.
Başaran öykülerinde daha çok Trakya yöresini köyünü köylüsünü ve onun siyasî ve ekonomik sistem tarafından sömürülüşünü konu ediniyor. Köylünün içinde bulunduğu güç koşulları gerçekçi bir anlayışla yansıtarak köy insanının duygusunu hayallerini töresini inancını içine düştüğü yoksulluğu toprakla ilişkisini çarpıcı bir biçimde veriyor. Trakya'nın doğasını şiirsel bir anlatımla betimleyen Başaran yanı sıra köylüsünün ağzını deyişlerini deyimlerini de metnin içine alarak öykücülüğümüze dil ve ifade zengiliği getiriyor.
Evet yaşı yetmişi geçiyordu. Akranları çoktan Sarıtepe'yi boylamıştı. Eskisi gibi çift süremiyor kütük çıkaramıyordu. Kimi zaman yaşlılar kahvesinde bile göçü gitmiş de gerilerde kalmış gibi duyuyordu kendini... Ama içi gençlerden daha gençti. Ha deseler dilsiz oyununda başı çekerdi. Madem ki kırlar ayağının dibine gelmişti bu güzel kokuları ciğerlerine doldurabiliyordu kendi rüzgarının önünde dilediği yere giderdi o... "Boşuna dırlanma Kuru Kamile senin gibi ıh vay! ocak başlarında oturamam. Ayaklarım dilsiz oyununun tadına doyamadı daha... Yaz geceleri kırda yattığımızda sana oynadığım oyunları düşün de kes sesini... Varsın 'kır domuz' 'deli hafız' 'koca pezevenk' diye homurdansın ardımdan yüreği kurumuşlar..."
Kime neydi yaşından? Yazların geveze böceği saçları arasında cırlıyordu ya... Soluğu kesilmedikçe... Avucunu yalasındı ölmesini bekleyen mirasçılar.
Parmak uçlarından gelinböceklerini uçurarak yürüdü.
Barkod | 9789750408267 |
Basım Yılı | 2020 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21,5 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 236 |
Yayınevimiz bu kez Mehmet Başaran'ın iki kitabını Elif Diye Bir Türkü ile Dilsiz Oyunu'nu birlikte okurlara sunuyor.
Başaran öykülerinde daha çok Trakya yöresini köyünü köylüsünü ve onun siyasî ve ekonomik sistem tarafından sömürülüşünü konu ediniyor. Köylünün içinde bulunduğu güç koşulları gerçekçi bir anlayışla yansıtarak köy insanının duygusunu hayallerini töresini inancını içine düştüğü yoksulluğu toprakla ilişkisini çarpıcı bir biçimde veriyor. Trakya'nın doğasını şiirsel bir anlatımla betimleyen Başaran yanı sıra köylüsünün ağzını deyişlerini deyimlerini de metnin içine alarak öykücülüğümüze dil ve ifade zengiliği getiriyor.
Evet yaşı yetmişi geçiyordu. Akranları çoktan Sarıtepe'yi boylamıştı. Eskisi gibi çift süremiyor kütük çıkaramıyordu. Kimi zaman yaşlılar kahvesinde bile göçü gitmiş de gerilerde kalmış gibi duyuyordu kendini... Ama içi gençlerden daha gençti. Ha deseler dilsiz oyununda başı çekerdi. Madem ki kırlar ayağının dibine gelmişti bu güzel kokuları ciğerlerine doldurabiliyordu kendi rüzgarının önünde dilediği yere giderdi o... "Boşuna dırlanma Kuru Kamile senin gibi ıh vay! ocak başlarında oturamam. Ayaklarım dilsiz oyununun tadına doyamadı daha... Yaz geceleri kırda yattığımızda sana oynadığım oyunları düşün de kes sesini... Varsın 'kır domuz' 'deli hafız' 'koca pezevenk' diye homurdansın ardımdan yüreği kurumuşlar..."
Kime neydi yaşından? Yazların geveze böceği saçları arasında cırlıyordu ya... Soluğu kesilmedikçe... Avucunu yalasındı ölmesini bekleyen mirasçılar.
Parmak uçlarından gelinböceklerini uçurarak yürüdü.
Barkod | 9789750408267 |
Basım Yılı | 2020 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21,5 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 236 |