Tükendi
Gelince Haber VerORTAÇAĞ'DA AVRUPA
Kavimler Göçü'nün neticesinde Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla başlayan Ortaçağ Avrupa için beraberinde yeni bir etnik dini ve siyasi yapılanmayı da beraberinde getirmiştir. Siyaset yanında dinin de ağır bastığı/etkili olduğu bu döneme ayrıca Roma'nın mirası salgınlar ekonomik krizler ve papalığın dünyevî liderlerle olan mücadeleleri damgasını vurmuştur.
Avrupa'da Karolenjiyenlerle birlikte oluşan bütünlüğün geçmişin siyasî ve sosyo-kültürel mirası ile birleşmesi Hıristiyanlığın doğuda ve kuzeyde yayılmasıyla birlikte daha da kuvvetli bir hale gelmiştir. Ancak coğrafyanın da bir getirisi olarak Hıristiyanlık ve onun getirdiği değerler Doğu (Bizans) ile Batı arasında sosyo-ekonomik politik kültürel değerler açısından farklılıklar da arz etmekteydi.
Elinizdeki bu kitap müellifin yorumlarıyla da zenginleştirdiği söz konusu gelişmeleri ele almakta Ortaçağ Avrupa toplumunun nasıl ve hangi değerler üzerine şekillendiğini bunun evrelerini okuyucuya aktararak Ortaçağ kavramına yeni bir bakış açısı getirmektedir.
HAÇLILAR KUDÜS'TE
Haçlı Seferleri tarihi içerisinde 15 Temmuz 1099'da Kudüs'ün zaptı ile sonuçlanan ilk seferin ayrı bir yeri vardır. Zira Haçlılar burada elde ettikleri kazanımları iki yüz yıl boyunca korumayı başarmışlardır. Dolayısıyla I. Haçlı Seferi gerek katılımcılarının farklı kimlikleri ve gerekse tarih yazımı içerisindeki konumu açısından ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu sebeple Latin kroniklerinin hakkında en çok bilgi verdikleri ve en fazla dikkat çeken sefer olmuştur.
Elinizdeki bu kitap I. Haçlı Seferi'nin katılımcılarından Raymond de Toulouse'un (Raymond St. Gilles) yani Güney Fransızların bakış açısından olayları başlangıçtan Kudüs'e kadar seferin gidişatının aktarmasının yanında Haçlılar arasındaki hizipleşme Kutsal Mızrak hikayesi Kudüs'ü ele geçirmelerinin sonrasında Haçlılar arasında yaşanan liderlik çekişmelerini anlatmaktadır.
Prof. Dr. Aydın Usta
KUDÜS-İ ŞERİF
Her üç semâvî din açısından da kutsallığın merkezi olan Kudüs'te yüzyıllarca varlığını devam ettiren İslam vakıfları kente vakıf şehir kimliği kazandırmıştır. Kentteki Müslüman vakıfları şehir merkezini kuşatan ve idari sistem ve kentsel hizmetler örgütlenmesinin merkezini oluşturan Mescid-i Aksâ ya da Harem-i Şerif etrafında şekillenmiştir. Kuruluşuyla birlikte Kudüs şehir merkezine hâkim olan ve İslâm devletlerinin de sembolik merkezi haline gelen bu alan zaman içerisinde şehir merkezini kuşatan ve idari sistem ve kentsel hizmetler örgütlenmesinin bir parçası olan geniş bir vakıf ağının da çekirdeğini oluşturmuştur.
Bu çalışmanın esas kaynağını oluşturan Hurûfât Defterleri Osmanlı'da müstesna bir gelişmeye mazhar olan vakıf kurumunun işleyişine dair kıymetli bilgileri ihtiva etmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan Hurûfât Defterlerinden Kudüs Kazası'na ilişkin 1102-1250/ 1690-1834 yılları arasını kapsayan 25 defterde yer alan 1644 kayıt esas alınmıştır. Çalışmada ağırlıklı olarak 18. yüzyılda Kudüs Kazası'nın dinî sosyal iktisadî ve kültürel durumu vakıf müessesesi temelinde resmedilmeye çalışılmıştır. Gerek Hurûfât Defterleri gerekse Kudüs Vakıfları konularına ilişkin sunduğu bilgi ve yorumlarla bu alanlarda yapılan çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlayan çalışma Kudüs Kazası vakıflarına dair bir envanter niteliği de taşımaktadır.
SORULARLA HAÇLI SEFERLERİ
Doğu ile Batı Haçlı Seferleri'nden önce de pek çok kereler karşı karşıya gelmişti. Ancak bu kez bu çatışmanın taraflarından Batı Hristiyanlığı Doğu ise Müslümanlığı temsil ediyordu. Yani çatışmanın görünen boyutunda "inanç" belirleyici bir görünüm arz ediyor gibiydi. Fakat acaba durum gerçekten böyle miydi?
Bugüne dek özellikle Batı'da yapılan Haçlı Seferleri ile ilgili çalışmaların büyük çoğunluğunda "inanç" faktörü neden hep ön planda tutulmaya çalışıldı? Özellikle batılı tarihçiler niye bunu tercih ettiler? Bu tercih bazı gerçekleri gizleme çabasıyla mı ilgiliydi? Yoksa gerçekten işin aslı böyle miydi? Diğer taraftan Haçlı Seferleri'nin günümüze dek uzanan etkileri ve bir argüman olarak hala kullanılmasının sebepleri nelerdi? Hepsinden önemlisi ise günümüz Orta Doğusu'nda yaşanan savaşlar ve buna bağlı olarak her gün ölen pek çok insan sebebiyle ortaya çıkan kaos ortamının artık tarihin derinliklerinde kaldığını zannettiğimiz Haçlı Seferleri ile bir ilişkisi var mıydı? Ayrıca Türklerin ve Anadolu'nun Türkler tarafından fethinin bu seferler ile ilişkisi neydi?
Elinizdeki eserde Haçlı Seferleri ile ilgili bunlar gibi birçok sorunun cevabını bulabilirsiniz.
Barkod | 9787051601523 |
Basım Yılı | 2022 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 1416 |
ORTAÇAĞ'DA AVRUPA
Kavimler Göçü'nün neticesinde Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla başlayan Ortaçağ Avrupa için beraberinde yeni bir etnik dini ve siyasi yapılanmayı da beraberinde getirmiştir. Siyaset yanında dinin de ağır bastığı/etkili olduğu bu döneme ayrıca Roma'nın mirası salgınlar ekonomik krizler ve papalığın dünyevî liderlerle olan mücadeleleri damgasını vurmuştur.
Avrupa'da Karolenjiyenlerle birlikte oluşan bütünlüğün geçmişin siyasî ve sosyo-kültürel mirası ile birleşmesi Hıristiyanlığın doğuda ve kuzeyde yayılmasıyla birlikte daha da kuvvetli bir hale gelmiştir. Ancak coğrafyanın da bir getirisi olarak Hıristiyanlık ve onun getirdiği değerler Doğu (Bizans) ile Batı arasında sosyo-ekonomik politik kültürel değerler açısından farklılıklar da arz etmekteydi.
Elinizdeki bu kitap müellifin yorumlarıyla da zenginleştirdiği söz konusu gelişmeleri ele almakta Ortaçağ Avrupa toplumunun nasıl ve hangi değerler üzerine şekillendiğini bunun evrelerini okuyucuya aktararak Ortaçağ kavramına yeni bir bakış açısı getirmektedir.
HAÇLILAR KUDÜS'TE
Haçlı Seferleri tarihi içerisinde 15 Temmuz 1099'da Kudüs'ün zaptı ile sonuçlanan ilk seferin ayrı bir yeri vardır. Zira Haçlılar burada elde ettikleri kazanımları iki yüz yıl boyunca korumayı başarmışlardır. Dolayısıyla I. Haçlı Seferi gerek katılımcılarının farklı kimlikleri ve gerekse tarih yazımı içerisindeki konumu açısından ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu sebeple Latin kroniklerinin hakkında en çok bilgi verdikleri ve en fazla dikkat çeken sefer olmuştur.
Elinizdeki bu kitap I. Haçlı Seferi'nin katılımcılarından Raymond de Toulouse'un (Raymond St. Gilles) yani Güney Fransızların bakış açısından olayları başlangıçtan Kudüs'e kadar seferin gidişatının aktarmasının yanında Haçlılar arasındaki hizipleşme Kutsal Mızrak hikayesi Kudüs'ü ele geçirmelerinin sonrasında Haçlılar arasında yaşanan liderlik çekişmelerini anlatmaktadır.
Prof. Dr. Aydın Usta
KUDÜS-İ ŞERİF
Her üç semâvî din açısından da kutsallığın merkezi olan Kudüs'te yüzyıllarca varlığını devam ettiren İslam vakıfları kente vakıf şehir kimliği kazandırmıştır. Kentteki Müslüman vakıfları şehir merkezini kuşatan ve idari sistem ve kentsel hizmetler örgütlenmesinin merkezini oluşturan Mescid-i Aksâ ya da Harem-i Şerif etrafında şekillenmiştir. Kuruluşuyla birlikte Kudüs şehir merkezine hâkim olan ve İslâm devletlerinin de sembolik merkezi haline gelen bu alan zaman içerisinde şehir merkezini kuşatan ve idari sistem ve kentsel hizmetler örgütlenmesinin bir parçası olan geniş bir vakıf ağının da çekirdeğini oluşturmuştur.
Bu çalışmanın esas kaynağını oluşturan Hurûfât Defterleri Osmanlı'da müstesna bir gelişmeye mazhar olan vakıf kurumunun işleyişine dair kıymetli bilgileri ihtiva etmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan Hurûfât Defterlerinden Kudüs Kazası'na ilişkin 1102-1250/ 1690-1834 yılları arasını kapsayan 25 defterde yer alan 1644 kayıt esas alınmıştır. Çalışmada ağırlıklı olarak 18. yüzyılda Kudüs Kazası'nın dinî sosyal iktisadî ve kültürel durumu vakıf müessesesi temelinde resmedilmeye çalışılmıştır. Gerek Hurûfât Defterleri gerekse Kudüs Vakıfları konularına ilişkin sunduğu bilgi ve yorumlarla bu alanlarda yapılan çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlayan çalışma Kudüs Kazası vakıflarına dair bir envanter niteliği de taşımaktadır.
SORULARLA HAÇLI SEFERLERİ
Doğu ile Batı Haçlı Seferleri'nden önce de pek çok kereler karşı karşıya gelmişti. Ancak bu kez bu çatışmanın taraflarından Batı Hristiyanlığı Doğu ise Müslümanlığı temsil ediyordu. Yani çatışmanın görünen boyutunda "inanç" belirleyici bir görünüm arz ediyor gibiydi. Fakat acaba durum gerçekten böyle miydi?
Bugüne dek özellikle Batı'da yapılan Haçlı Seferleri ile ilgili çalışmaların büyük çoğunluğunda "inanç" faktörü neden hep ön planda tutulmaya çalışıldı? Özellikle batılı tarihçiler niye bunu tercih ettiler? Bu tercih bazı gerçekleri gizleme çabasıyla mı ilgiliydi? Yoksa gerçekten işin aslı böyle miydi? Diğer taraftan Haçlı Seferleri'nin günümüze dek uzanan etkileri ve bir argüman olarak hala kullanılmasının sebepleri nelerdi? Hepsinden önemlisi ise günümüz Orta Doğusu'nda yaşanan savaşlar ve buna bağlı olarak her gün ölen pek çok insan sebebiyle ortaya çıkan kaos ortamının artık tarihin derinliklerinde kaldığını zannettiğimiz Haçlı Seferleri ile bir ilişkisi var mıydı? Ayrıca Türklerin ve Anadolu'nun Türkler tarafından fethinin bu seferler ile ilişkisi neydi?
Elinizdeki eserde Haçlı Seferleri ile ilgili bunlar gibi birçok sorunun cevabını bulabilirsiniz.
Barkod | 9787051601523 |
Basım Yılı | 2022 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 13,5 x 21 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 1416 |