Tükendi
Gelince Haber Ver-İflâs sebebi- denilince akla iflâs davası açılabilmesi ve mahkemenin de iflâs kararı verebilmesi için aranan sebep gelmektedir. Mevzuatımızda açıkça genel bir iflâs sebebi düzenlenmemiş ve tanımlanmamıştır. İcra ve İflâs Kanunu hükümlerinin tamamı gözden geçirildiğinde; borcun ödenmemesi halini (m. 155-156; 171-174) genel iflâs sebebi olarak görmek mümkündür. Bunun yanı sıra Kanunda doğrudan doğruya iflâs ile ilgili bazı durumların bulunması (m. 177-178); sermaye şirketlerinde borçların aktiften fazla olması (m. 179); iflâsın ertelenmesi talebinin reddi veya erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti (m. 179a); konkordatonun tasdik olunmaması konkordato mühletinin kaldırılması (m. 301); konkordatonun feshi (m. 308) gibi haller de özel olarak öngörülmüş olan iflâs sebeplerindendir. Avrupa ülkelerindeki iflâs (tasfiye/insolvenz) düzenlemelerine bakıldığında; iflâs sebebinin genel olarak ödeme güçsüzlüğü ve aşırı borçluluk hali gibi durumlarla özdeş olduğu ve malî durumu güçlü kişilere karşı iflâs davası açılmasının sözkonusu olmadığı görülmektedir (bkz. bu konuda: Almanya İngiltere Fransa İtalya Lihtenştayn Avusturya Polonya Rusya İsviçre İspanya Çek Cumhuriyeti ve Türkiye'deki iflâs -tasfiye/insolvenz- hukuklarını içeren: Handbuch Insolvenzrecht in Europa yayımlayan: Kindler/ Nachmann Münih 2010; bu eserin Türkiye kısmı tarafımdan kaleme alınmıştır). Ülkemizdeki uygulamada açılan iflâs davalarının geneline bakıldığında bunların tamamına yakınının borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmüş olan (ödeme güçlüğü içerisinde bulunan) borçlulara karşı yöneltildiği görülmektedir. Yani alacaklılar uygulamada iflâs davası sonucunda iflâs tasfiyesinde herhangi bir öncelikleri bulunmadığı için iflâs davası açmayarak alacak davası açma yoluna gitmektedirler. İstatistiksel yıl ortalamaları bazında Ülkemizde alacak takibi/davası sayısının 8-10 milyon olmasına karşılık iflâs takibi/davası sayısının 800-1000 arasında kalması da bunu göstermektedir. İflâs davası hukukî niteliği itibariyle bir alacak davasıdır. Ancak iflâs davasını normal bir alacak davasından ayıran önemli bir özellik vardır: iflâs davası basit yargılama usulüne göre görülür. Bu nedenle mahkemeler de konunun niteliği gereği önlerine gelen iflâs davasını çabuk bir şekilde görüp bir an önce karara bağlama eğilimindedirler. Çünkü ödeme güçlüğü içinde bulunan borçlulara karşı alacaklıların menfaatlerinin korunması için iflâs davasının uzamaması esastır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2011 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Ciltli |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16 x 24 |
ISBN-10 | 6055412159 |
Kağıt Türü | 1. Hm. Kağıt |
Sayfa Sayısı | 716 |
-İflâs sebebi- denilince akla iflâs davası açılabilmesi ve mahkemenin de iflâs kararı verebilmesi için aranan sebep gelmektedir. Mevzuatımızda açıkça genel bir iflâs sebebi düzenlenmemiş ve tanımlanmamıştır. İcra ve İflâs Kanunu hükümlerinin tamamı gözden geçirildiğinde; borcun ödenmemesi halini (m. 155-156; 171-174) genel iflâs sebebi olarak görmek mümkündür. Bunun yanı sıra Kanunda doğrudan doğruya iflâs ile ilgili bazı durumların bulunması (m. 177-178); sermaye şirketlerinde borçların aktiften fazla olması (m. 179); iflâsın ertelenmesi talebinin reddi veya erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti (m. 179a); konkordatonun tasdik olunmaması konkordato mühletinin kaldırılması (m. 301); konkordatonun feshi (m. 308) gibi haller de özel olarak öngörülmüş olan iflâs sebeplerindendir. Avrupa ülkelerindeki iflâs (tasfiye/insolvenz) düzenlemelerine bakıldığında; iflâs sebebinin genel olarak ödeme güçsüzlüğü ve aşırı borçluluk hali gibi durumlarla özdeş olduğu ve malî durumu güçlü kişilere karşı iflâs davası açılmasının sözkonusu olmadığı görülmektedir (bkz. bu konuda: Almanya İngiltere Fransa İtalya Lihtenştayn Avusturya Polonya Rusya İsviçre İspanya Çek Cumhuriyeti ve Türkiye'deki iflâs -tasfiye/insolvenz- hukuklarını içeren: Handbuch Insolvenzrecht in Europa yayımlayan: Kindler/ Nachmann Münih 2010; bu eserin Türkiye kısmı tarafımdan kaleme alınmıştır). Ülkemizdeki uygulamada açılan iflâs davalarının geneline bakıldığında bunların tamamına yakınının borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmüş olan (ödeme güçlüğü içerisinde bulunan) borçlulara karşı yöneltildiği görülmektedir. Yani alacaklılar uygulamada iflâs davası sonucunda iflâs tasfiyesinde herhangi bir öncelikleri bulunmadığı için iflâs davası açmayarak alacak davası açma yoluna gitmektedirler. İstatistiksel yıl ortalamaları bazında Ülkemizde alacak takibi/davası sayısının 8-10 milyon olmasına karşılık iflâs takibi/davası sayısının 800-1000 arasında kalması da bunu göstermektedir. İflâs davası hukukî niteliği itibariyle bir alacak davasıdır. Ancak iflâs davasını normal bir alacak davasından ayıran önemli bir özellik vardır: iflâs davası basit yargılama usulüne göre görülür. Bu nedenle mahkemeler de konunun niteliği gereği önlerine gelen iflâs davasını çabuk bir şekilde görüp bir an önce karara bağlama eğilimindedirler. Çünkü ödeme güçlüğü içinde bulunan borçlulara karşı alacaklıların menfaatlerinin korunması için iflâs davasının uzamaması esastır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2011 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Ciltli |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16 x 24 |
ISBN-10 | 6055412159 |
Kağıt Türü | 1. Hm. Kağıt |
Sayfa Sayısı | 716 |