Tükendi
Gelince Haber Verİnsanlık tarihinin her aşamasında her din ve her dinî kurum siyâset gerçeğini görmek zorunda kaldığı gibi, İslâm dini de insan yaşamının tüm alanlarıyla ilgili temel prensipler getirdiğinden siyâset ve siyâsî meselelerle ilgili hükmünü beyân etmek, kararını vermek, inananlarını bu konuda da yönlendirmek suretiyle insanın bu ihtiyacına cevap vermiştir. Bunu yaparken daha çok ilkeler ve prensipler bazında hükmünü koymuş, bu ilke ve prensipler ışığında zaman ve zemine uygun siyâsî tavır ve davranışın şeklini belirlemeyi mü’minlere bırakmıştır. Mü’minler de Hz. Peygamber’in hayatta olduğu dönemde herhangi bir siyâsî, idârî ve askerî adlandırmaya ve tasavvura ihtiyaç duymadan “Nübüvvet” kurumunun ışığında, O’nun idâresi ve yönlendirmesi altında din-siyâset ayırımına gitmeksizin mutlak bir teslimiyyet ve itâatla hareket ediyorlardı. Hz. Peygamber’in vefatından sonra ise ümmet, çok geçmeden “Hilâfet” müessesini oluşturdu. Bu kurumun başına geçip ümmeti temsil edenler, "Nübüvvet’in Hatemiyeti" nedeniyle Peygamber’in nebîliğine değil, idâreciliğine varis oldular. Müslümanlar, nübüvvetten sonra hilâfet kurumunu tesis ederken, sadece kişisel ve toplumsal mülahazalar ile zaman ve zeminin koşullarına göre “Peygamberden sonra ümmetin başına geçecek” zatı belirleme sorununu çözmemişler, aynı zamanda Kur’an ve Sünnet’te bulunan bazı esas ve ilkeleri de sorunun çözümünde göz önünde bulundurmuşlardır.
Barkod | 9786256409705 |
Basım Yılı | 2024 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Ciltsiz Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 21x135 |
Kağıt Türü | 2.Hamur |
Sayfa Sayısı | 368 |
İnsanlık tarihinin her aşamasında her din ve her dinî kurum siyâset gerçeğini görmek zorunda kaldığı gibi, İslâm dini de insan yaşamının tüm alanlarıyla ilgili temel prensipler getirdiğinden siyâset ve siyâsî meselelerle ilgili hükmünü beyân etmek, kararını vermek, inananlarını bu konuda da yönlendirmek suretiyle insanın bu ihtiyacına cevap vermiştir. Bunu yaparken daha çok ilkeler ve prensipler bazında hükmünü koymuş, bu ilke ve prensipler ışığında zaman ve zemine uygun siyâsî tavır ve davranışın şeklini belirlemeyi mü’minlere bırakmıştır. Mü’minler de Hz. Peygamber’in hayatta olduğu dönemde herhangi bir siyâsî, idârî ve askerî adlandırmaya ve tasavvura ihtiyaç duymadan “Nübüvvet” kurumunun ışığında, O’nun idâresi ve yönlendirmesi altında din-siyâset ayırımına gitmeksizin mutlak bir teslimiyyet ve itâatla hareket ediyorlardı. Hz. Peygamber’in vefatından sonra ise ümmet, çok geçmeden “Hilâfet” müessesini oluşturdu. Bu kurumun başına geçip ümmeti temsil edenler, "Nübüvvet’in Hatemiyeti" nedeniyle Peygamber’in nebîliğine değil, idâreciliğine varis oldular. Müslümanlar, nübüvvetten sonra hilâfet kurumunu tesis ederken, sadece kişisel ve toplumsal mülahazalar ile zaman ve zeminin koşullarına göre “Peygamberden sonra ümmetin başına geçecek” zatı belirleme sorununu çözmemişler, aynı zamanda Kur’an ve Sünnet’te bulunan bazı esas ve ilkeleri de sorunun çözümünde göz önünde bulundurmuşlardır.
Barkod | 9786256409705 |
Basım Yılı | 2024 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Ciltsiz Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 21x135 |
Kağıt Türü | 2.Hamur |
Sayfa Sayısı | 368 |