Tükendi
Gelince Haber VerOsmanlı İmparatorluğu'nun zor zamanlar geçirdiği son dönemlerinde; Erzincan'ın Kemah ilçesine bağlı Müşerkek köyünde doğan İbrahim Hakkı Arap asıllı bir aileye mensuptur. Çocukluğundan itibaren çeşitli âlimlerin yanında eğitim gören İbrahim Hakkı gençliğinde Nakşibendiliğe meyletmiştir. Ancak gördüğü bir rüyanın tesiriyle Mevlevilik yolunu seçmiş ve postnişinliğe kadar yükselmiştir. Güçlü hitabeti ve ikna kabiliyeti sayesinde saray vaizliğine kadar yükselen İbrahim Hakkı bu görevde olduğu dönemde bozuklukları ve yöneticilerin zaaflarını dile getirmekten çekinmemiştir. Bunun bir sonucu olarak da sürgün hayatına mahkûm edilmiştir. Yokluk ve sürgünde geçen hayatına rağmen İslami kaidelerden vazgeçmemiştir.Şiirlerinin muhtevası yazılış amacı ve yazıldığı dönem dikkate alındığında sanat kaygısı İbrahim Hakkı Efendi için ikinci plandadır. Buna rağmen; doğuştan gelen bir şairlik istidadı vardır. İmparatorluğun her yanından maddi ve manevi çöküş çığlıkları yükselirken; böylesine sert mizaçlı ve sözünü esirgemeyen bir Mevlevi şeyhinden sanat göstermek için şiir yazmasını beklemek doğru bir tutum olmayacaktır. Allah aşkı ve peygamber sevgisi İbrahim Hakkı Efendi'nin kişiliğinde çok ciddi tesirler bırakmıştır. Sosyal hadiselere ve bozukluklara tepkisiz kalacak bir yapıya da sahip değildir. İbrahim Hakkı Efendi'nin samimi bir dil ve akıcı üslupla yazdığı şiirleri onun ciddi bir ayet ve hadis bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca İbrahim Hakkı Efendi'nin şiirlerinde peygamber kıssaları astronomi tasavvuf bilgisi ve divan şiiri mazmunları da önemli bir yer tutmaktadır.İmparatorluğun çöküşüne ve ardından Cumhuriyet'in sancılı kuruluşuna şahit olan; Kurtuluş Savaşı için cephede bizzat çarpışan İbrahim Hakkı ne yazık ki ilmî eserleriyle Mevlevi dedesi oluşuyla veya şairliğiyle değil de başka şekilde gündemde tutulmuştur. İbrahim Hakkı Efendi'nin Şapka Kanunu'na muhalefetten İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp idama mahkûm edildiği idam kararı uygulanmadan bir hafta önce vefat edip köyüne defnedildiği durum tespitine gelen mahkeme heyeti tarafından kabrinin açılıp cesedinin darağacına çekildiği iddiası gündem oluşturmak amacıyla bir argüman olarak kullanılmıştır. Malesef büyük çoğunluk gerçeği araştırmak yerine bu iddiayı koşulsuz kabul etme yolunu seçmiştir.Muhakkak ki İbrahim Hakkı vaazları yüzünden çeşitli çileler çekmiştir. Bundan kimsenin şüphesi yoktur. Ancak gerçek şu ki İbrahim Hakkı Efendi Şapka Kanunu'nun çıkarılmasından bir yıl evvel vefat etmiş ve Erzincan merkezinde bulunan Terzibaba Mezarlığı'na defnedilmiştir. Mezarı bugün dahi ziyaret edilebilmektedir. İbrahim Hakkı Efendi hakkında gerçekten böyle bir mahkeme kararı var ise de bunun Şapka Kanunu'na muhalefetle ilgisinin olması mümkün değildir. Kaldı ki İbrahim Hakkı Efendi'nin vaazları sebebiyle sürgün edildiği dönemde bile Erzincan ve Kemah ahalisi hep onun yanında olmuştur. Hakkında yürütülen takibatın ve göz hapsinin kaldırılması için halkın neredeyse tamamı devreye girmiş ve çeşitli devlet dairelerine dilekçeler yazmıştır. Halkın bu derece kıymet verdiği bir âlimin mezarının açılması ve cesedinin asılmak suretiyle cezasının infaz edilmesinin Erzincan gibi küçük bir yerde duyulmamasına imkân yoktur. Duyulması hâlinde bir infialin olmaması ise düşünülemez. Böyle bir hadisenin gerçekleşmiş olması söz konusu olsaydı Erzincan'da kayıtlara geçecek bir halk hareketinin olmuş olması gerekirdi.Aslında İbrahim Hakkı Efendi'nin ölümünden onlarca yıl sonra dillendirilen bu söylentiler hakikatte İbrahim Hakkı Efendi'nin itibarına ve ilmî yönüne büyük zarar vermiş ve gölge düşürmüştür. İbrahim Hakkı Efendi'nin tasavvuf peygamber kıssaları ve dinî ilimlerle bezenmiş divanı dikkate bile alınmamıştır. İslami ilimlere dair kaleme aldığı eserler gölgede kalmıştır.Burada Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi'nin kaleminden çıkmış olan şiirler dikkatlere sunulmuştur. Geçmişte bu zatın şahsı ile şiirleriyle ilgili bazı çalışmalar yapılmıştır. Hatta bundan birkaç yıl önce divanı bir yüksek lisans tezine konu edilmiştir. Muhakkak ki yapılan çalışmalar kıymet ve faydadan hâlî değildir. Ancak önceki çalışmalardaki okuma hatalarının çokluğu divanın yeniden okunması gerektiği fikrini doğurmuştur.Bu çalışmada da hatalar olmuştur ve olması da insanlık gereği tabiidir. Maksat ise divan metninin en az hatayla neşredilmesidir. Belirtmek gerekir ki divanda devrin büyüklerine yazılmış methiyeler yer almaz. Sevgiliye kavuşma arzusuyla kaleme alınmış gazellere de rastlanmaz. Bu her harf kafiyesiyle en az bir naatın yazıldığı bir divandır. Şiirlerde dikkat çeken önemli bir konu da sosyal aksaklıklardır. İbrahim Hakkı Efendi Mevlana ve Mevleviliğe dair kavramlar hakkında da şiirler yazmıştır.Çalışmanın giriş bölümünde Mevlana ve Mevleviliğe dair bilgi verilmiş Erzincan'daki Mevlevilik hareketlerinden kısaca bahsedilmiştir. Birinci bölümde Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi ve onun eserleri hakkındaki bilgiler aktarılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise divanın tenkitli metni transkripsiyonlu olarak sunulmuştur. Nüshalara dair farklılıklar Arapça ve Farsça şiirlerin Türkçesi dipnotlarla açıklanmış ve metnin daha anlaşılır olması için çalışılmıştır. İzahlar kısmında ise metinde geçen dinî tasavvufi kavramlar mitolojik terimler ayet ve hadis iktibasları açıklanmış zikredilen şahıslar ve mekânlar hakkında izahlara yer verilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise divanın yazma nüshasının tıpkıbasımı eklenmiştir.Çalışmaya konu olan eser naatlardan müteşekkil ve klasik kafiye tertibine uygun bir divan olsa da yakın dönemde kaleme alınmıştır. Yazma ve matbu nüshalarda sayfa numaralandırması yapılmış olduğu için varak numarası vermek yerine orijinal numaralandırmaya riayet edilmiştir.Yardım alma noktasında ilk teşekkür bana tahammül eden eşim ve oğlumadır. Çalışmanın başından sonuna kadar her daim varlığını hissettiğim hocam Prof. Dr. Turgut Karabey'e minnetten çok öte hislerle borçluyum. Arapça şiirlerin tercümesinde ve hadis tespitlerinde yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Âdem Dölek'e; Farsça şiirlerin tercümesinde istifade ettiğim Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu'na; İbrahim Hakkı Efendi hakkında önceden derlediği bilgileri benimle paylaşan Vehbi Yurt'a; metnin tashihi noktasında ciddi bir emek sarf eden gönül dostum Öğr. Gör. Mehmet Akif Ayvaz'a sonsuz şükranlarımı sunarım.Divandaki şiirler bize vicdan sahibi ve çağının hastalıklarını okuyabilen bir Mevlevi şeyhinin serencamını özetliyor. İbrahim Hakkı Efendi ilmi ve davasıyla konuşulması gereken değerli bir âlim iken bugün şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle anılır olmuştur. İlmî tarafı dedikoduların gölgesinde kalan bu zatı ilmi irfanı şairliği ve idealleriyle anmak ve anlamak daha makul olacaktır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2019 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16 x 24 |
ISBN-10 | 6059474412 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 457 |
Osmanlı İmparatorluğu'nun zor zamanlar geçirdiği son dönemlerinde; Erzincan'ın Kemah ilçesine bağlı Müşerkek köyünde doğan İbrahim Hakkı Arap asıllı bir aileye mensuptur. Çocukluğundan itibaren çeşitli âlimlerin yanında eğitim gören İbrahim Hakkı gençliğinde Nakşibendiliğe meyletmiştir. Ancak gördüğü bir rüyanın tesiriyle Mevlevilik yolunu seçmiş ve postnişinliğe kadar yükselmiştir. Güçlü hitabeti ve ikna kabiliyeti sayesinde saray vaizliğine kadar yükselen İbrahim Hakkı bu görevde olduğu dönemde bozuklukları ve yöneticilerin zaaflarını dile getirmekten çekinmemiştir. Bunun bir sonucu olarak da sürgün hayatına mahkûm edilmiştir. Yokluk ve sürgünde geçen hayatına rağmen İslami kaidelerden vazgeçmemiştir.Şiirlerinin muhtevası yazılış amacı ve yazıldığı dönem dikkate alındığında sanat kaygısı İbrahim Hakkı Efendi için ikinci plandadır. Buna rağmen; doğuştan gelen bir şairlik istidadı vardır. İmparatorluğun her yanından maddi ve manevi çöküş çığlıkları yükselirken; böylesine sert mizaçlı ve sözünü esirgemeyen bir Mevlevi şeyhinden sanat göstermek için şiir yazmasını beklemek doğru bir tutum olmayacaktır. Allah aşkı ve peygamber sevgisi İbrahim Hakkı Efendi'nin kişiliğinde çok ciddi tesirler bırakmıştır. Sosyal hadiselere ve bozukluklara tepkisiz kalacak bir yapıya da sahip değildir. İbrahim Hakkı Efendi'nin samimi bir dil ve akıcı üslupla yazdığı şiirleri onun ciddi bir ayet ve hadis bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Ayrıca İbrahim Hakkı Efendi'nin şiirlerinde peygamber kıssaları astronomi tasavvuf bilgisi ve divan şiiri mazmunları da önemli bir yer tutmaktadır.İmparatorluğun çöküşüne ve ardından Cumhuriyet'in sancılı kuruluşuna şahit olan; Kurtuluş Savaşı için cephede bizzat çarpışan İbrahim Hakkı ne yazık ki ilmî eserleriyle Mevlevi dedesi oluşuyla veya şairliğiyle değil de başka şekilde gündemde tutulmuştur. İbrahim Hakkı Efendi'nin Şapka Kanunu'na muhalefetten İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp idama mahkûm edildiği idam kararı uygulanmadan bir hafta önce vefat edip köyüne defnedildiği durum tespitine gelen mahkeme heyeti tarafından kabrinin açılıp cesedinin darağacına çekildiği iddiası gündem oluşturmak amacıyla bir argüman olarak kullanılmıştır. Malesef büyük çoğunluk gerçeği araştırmak yerine bu iddiayı koşulsuz kabul etme yolunu seçmiştir.Muhakkak ki İbrahim Hakkı vaazları yüzünden çeşitli çileler çekmiştir. Bundan kimsenin şüphesi yoktur. Ancak gerçek şu ki İbrahim Hakkı Efendi Şapka Kanunu'nun çıkarılmasından bir yıl evvel vefat etmiş ve Erzincan merkezinde bulunan Terzibaba Mezarlığı'na defnedilmiştir. Mezarı bugün dahi ziyaret edilebilmektedir. İbrahim Hakkı Efendi hakkında gerçekten böyle bir mahkeme kararı var ise de bunun Şapka Kanunu'na muhalefetle ilgisinin olması mümkün değildir. Kaldı ki İbrahim Hakkı Efendi'nin vaazları sebebiyle sürgün edildiği dönemde bile Erzincan ve Kemah ahalisi hep onun yanında olmuştur. Hakkında yürütülen takibatın ve göz hapsinin kaldırılması için halkın neredeyse tamamı devreye girmiş ve çeşitli devlet dairelerine dilekçeler yazmıştır. Halkın bu derece kıymet verdiği bir âlimin mezarının açılması ve cesedinin asılmak suretiyle cezasının infaz edilmesinin Erzincan gibi küçük bir yerde duyulmamasına imkân yoktur. Duyulması hâlinde bir infialin olmaması ise düşünülemez. Böyle bir hadisenin gerçekleşmiş olması söz konusu olsaydı Erzincan'da kayıtlara geçecek bir halk hareketinin olmuş olması gerekirdi.Aslında İbrahim Hakkı Efendi'nin ölümünden onlarca yıl sonra dillendirilen bu söylentiler hakikatte İbrahim Hakkı Efendi'nin itibarına ve ilmî yönüne büyük zarar vermiş ve gölge düşürmüştür. İbrahim Hakkı Efendi'nin tasavvuf peygamber kıssaları ve dinî ilimlerle bezenmiş divanı dikkate bile alınmamıştır. İslami ilimlere dair kaleme aldığı eserler gölgede kalmıştır.Burada Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi'nin kaleminden çıkmış olan şiirler dikkatlere sunulmuştur. Geçmişte bu zatın şahsı ile şiirleriyle ilgili bazı çalışmalar yapılmıştır. Hatta bundan birkaç yıl önce divanı bir yüksek lisans tezine konu edilmiştir. Muhakkak ki yapılan çalışmalar kıymet ve faydadan hâlî değildir. Ancak önceki çalışmalardaki okuma hatalarının çokluğu divanın yeniden okunması gerektiği fikrini doğurmuştur.Bu çalışmada da hatalar olmuştur ve olması da insanlık gereği tabiidir. Maksat ise divan metninin en az hatayla neşredilmesidir. Belirtmek gerekir ki divanda devrin büyüklerine yazılmış methiyeler yer almaz. Sevgiliye kavuşma arzusuyla kaleme alınmış gazellere de rastlanmaz. Bu her harf kafiyesiyle en az bir naatın yazıldığı bir divandır. Şiirlerde dikkat çeken önemli bir konu da sosyal aksaklıklardır. İbrahim Hakkı Efendi Mevlana ve Mevleviliğe dair kavramlar hakkında da şiirler yazmıştır.Çalışmanın giriş bölümünde Mevlana ve Mevleviliğe dair bilgi verilmiş Erzincan'daki Mevlevilik hareketlerinden kısaca bahsedilmiştir. Birinci bölümde Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi ve onun eserleri hakkındaki bilgiler aktarılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise divanın tenkitli metni transkripsiyonlu olarak sunulmuştur. Nüshalara dair farklılıklar Arapça ve Farsça şiirlerin Türkçesi dipnotlarla açıklanmış ve metnin daha anlaşılır olması için çalışılmıştır. İzahlar kısmında ise metinde geçen dinî tasavvufi kavramlar mitolojik terimler ayet ve hadis iktibasları açıklanmış zikredilen şahıslar ve mekânlar hakkında izahlara yer verilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise divanın yazma nüshasının tıpkıbasımı eklenmiştir.Çalışmaya konu olan eser naatlardan müteşekkil ve klasik kafiye tertibine uygun bir divan olsa da yakın dönemde kaleme alınmıştır. Yazma ve matbu nüshalarda sayfa numaralandırması yapılmış olduğu için varak numarası vermek yerine orijinal numaralandırmaya riayet edilmiştir.Yardım alma noktasında ilk teşekkür bana tahammül eden eşim ve oğlumadır. Çalışmanın başından sonuna kadar her daim varlığını hissettiğim hocam Prof. Dr. Turgut Karabey'e minnetten çok öte hislerle borçluyum. Arapça şiirlerin tercümesinde ve hadis tespitlerinde yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Âdem Dölek'e; Farsça şiirlerin tercümesinde istifade ettiğim Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu'na; İbrahim Hakkı Efendi hakkında önceden derlediği bilgileri benimle paylaşan Vehbi Yurt'a; metnin tashihi noktasında ciddi bir emek sarf eden gönül dostum Öğr. Gör. Mehmet Akif Ayvaz'a sonsuz şükranlarımı sunarım.Divandaki şiirler bize vicdan sahibi ve çağının hastalıklarını okuyabilen bir Mevlevi şeyhinin serencamını özetliyor. İbrahim Hakkı Efendi ilmi ve davasıyla konuşulması gereken değerli bir âlim iken bugün şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle anılır olmuştur. İlmî tarafı dedikoduların gölgesinde kalan bu zatı ilmi irfanı şairliği ve idealleriyle anmak ve anlamak daha makul olacaktır.
Kitap ÖzellikleriBasım Yılı | 2019 |
Baskı | 1 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16 x 24 |
ISBN-10 | 6059474412 |
Kağıt Türü | Kitap Kağıdı |
Sayfa Sayısı | 457 |