Tükendi
Gelince Haber Ver"Belki ebeveynlerimiz büyüdükleri yerden dolayı kimlikleri hakkında iki defa düşünmek zorunda değillerdi. Onlar Müslümandı. Bunu sorgusuz sualsiz kabul etmişlerdi. Asla onu sorgulamak veya açıklamak zorunda değillerdi. O verili idi."
"Yani bu bir ihtiyaç bu bir boşluk hatta bu bir açlık... Eskiden çok fazla kendimizi ifade etme özgürlüğümüz yoktu. 'Muhafazakârlar zenginleşti' diyorlar aslında zengin eskiden de zengindi sadece bunu uygulayabilecekleri ortamlar çok azdı."
"O an ne yapıyorsam veyahut canım ne istiyorsa onun fotoğrafını videosunu paylaşıyorum... Herhangi bir nedeni yok paylaşayım insanlar görsün herkes paylaşıyor benim de bu tür şeyleri paylaşmam lazım düşüncesi..."
"Sadece dini kimliğimi öncelemem gerekiyor. Benim için din her zaman hayatımın ön kısmındaydı. Ama şimdi her zamankinden daha fazla karakterimi belirleyen daha büyük bir gereklilik olarak kullanmaya ihtiyaç duyduğum İslam her şeyin önünde."
Din ve kimlik ilişkisine dair alan araştırmalarının katılımcılarının görüşleri arasından derlenen yukarıdaki ve benzeri ifadeler sosyolojinin tartısına vurulduğunda şu sorular üzerine düşünmeyi kışkırtıcı olsa gerektir. Dinin kimlik inşa sürecindeki yeri nedir? Dini ve kimliği ikisi arasındaki ilişkiyi bir "oluş"; bir "müzakere" ve "inşa" süreci içerisinde mi görmeye çalışmalıyız?
Din-kimlik ilişkisini toplum ve din üzerine düşünmenin olmazsa olmazlarından biri olarak kabul eden bu çalışma modernitenin koşulları altında hem dinin kimliğin hem de din ve kimlik ilişkisinin dönüştüğünü dolayısıyla bu dönüşüme yönelik sosyolojik açıklamaların kimlik ve din ilişkisi bağlamında analiz yapabilmek için kullanışlı bir anlatı çerçevesi sunduğu gerçeğinden hareket etmektedir.
Klasik dönemin yaklaşımı çerçevesinde hazır verili sabit değiştirilmez hatta sorgulanmaz bir çerçeveye sahip olan din gibi kimlik de günümüzde refleksif olarak harekete geçirilen daha az verili; değiştirilebilir tercih edilebilir bir şey haline gelmektedir. Kısaca artık atfedilen; "olmak"tan ziyade inşa edilen; "oluş"u içeren kavram veya süreçler olarak değer görmekle kimlik ve dinin yolları bir kez daha kesişmiştir. Bir kez daha diyoruz çünkü din ve kimlik ilişkisi üzerine literatürün genel bir gözlemi bu kesişmenin ilk olmadığını söz gelimi her ikisinin öncelikle öne çıkan bazı bireysel ve sosyal işlevler üzerinde ortaklaştığını ve bu ortak işlevler üzerinden kimlik oluşumu ya da gelişimi sürecinde yollarının her zaman olmasa da kesişebildiğini göstermektedir.
"Tanı(n)ma" "anlam" "anlamlandırma" ve "aidiyet" olarak sıralanabilecek öne çıkan bireysel ve sosyal ortak işlevler aracılığıyla yaşanan kesişme aynı zamanda din-kimlik ilişkisinin ve bu ilişkiyi değerlendirme edimlerinin gizli ya da açık referansı olarak söz konusu ilişkinin bu ilişkiye ve onun çeşitli boyutlarına dair bakış açılarının koordinatlarını çizer. Böylece her ne kadar kimi bakış açıları ve bazı kimlik teorileri içerisinde ıskalandığı görülüyor olsa da din hem bir kimlik boyutu veya kategorisi hem de bireysel ve sosyal kimlik inşa sürecinin önemli bir bileşeni olarak öne çıkar ki elinizdeki bu derleme kitabın temel varsayımı dinin bir kimlik kategorisi bireysel ve sosyal kimlik inşa sürecinin bir bileşeni olduğu yolundadır. Bu varsayımın yörüngesinde kaleme alınmış çalışmaların her biri öncelikle dinin farklı bir kimlik inşa süreciyle ilişkisine ve bu süreçteki rolüne odaklanmış olmakla birlikte dini ve kimliği ikisi arasındaki ilişkiyi bir "oluş"; bir "müzakere" ve "inşa" süreci içerisinde görmeye çalışmaktadırlar.
Kitap anahatlarıyla üç bölüm olarak düşünülebilir. İlk bölüm kimlik ve din ilişkisini teorik bir perspektifle ele aldıktan sonra kolektif-sosyal kimlikler bağlamında dini grup kimliği AkParti örneğinde ulusal kimlik ve din Kırgızistan bağlamında kültürel kimlikten ulusal kimliğe imam hatipli
"Belki ebeveynlerimiz büyüdükleri yerden dolayı kimlikleri hakkında iki defa düşünmek zorunda değillerdi. Onlar Müslümandı. Bunu sorgusuz sualsiz kabul etmişlerdi. Asla onu sorgulamak veya açıklamak zorunda değillerdi. O verili idi."
"Yani bu bir ihtiyaç bu bir boşluk hatta bu bir açlık... Eskiden çok fazla kendimizi ifade etme özgürlüğümüz yoktu. 'Muhafazakârlar zenginleşti' diyorlar aslında zengin eskiden de zengindi sadece bunu uygulayabilecekleri ortamlar çok azdı."
"O an ne yapıyorsam veyahut canım ne istiyorsa onun fotoğrafını videosunu paylaşıyorum... Herhangi bir nedeni yok paylaşayım insanlar görsün herkes paylaşıyor benim de bu tür şeyleri paylaşmam lazım düşüncesi..."
"Sadece dini kimliğimi öncelemem gerekiyor. Benim için din her zaman hayatımın ön kısmındaydı. Ama şimdi her zamankinden daha fazla karakterimi belirleyen daha büyük bir gereklilik olarak kullanmaya ihtiyaç duyduğum İslam her şeyin önünde."
Din ve kimlik ilişkisine dair alan araştırmalarının katılımcılarının görüşleri arasından derlenen yukarıdaki ve benzeri ifadeler sosyolojinin tartısına vurulduğunda şu sorular üzerine düşünmeyi kışkırtıcı olsa gerektir. Dinin kimlik inşa sürecindeki yeri nedir? Dini ve kimliği ikisi arasındaki ilişkiyi bir "oluş"; bir "müzakere" ve "inşa" süreci içerisinde mi görmeye çalışmalıyız?
Din-kimlik ilişkisini toplum ve din üzerine düşünmenin olmazsa olmazlarından biri olarak kabul eden bu çalışma modernitenin koşulları altında hem dinin kimliğin hem de din ve kimlik ilişkisinin dönüştüğünü dolayısıyla bu dönüşüme yönelik sosyolojik açıklamaların kimlik ve din ilişkisi bağlamında analiz yapabilmek için kullanışlı bir anlatı çerçevesi sunduğu gerçeğinden hareket etmektedir.
Klasik dönemin yaklaşımı çerçevesinde hazır verili sabit değiştirilmez hatta sorgulanmaz bir çerçeveye sahip olan din gibi kimlik de günümüzde refleksif olarak harekete geçirilen daha az verili; değiştirilebilir tercih edilebilir bir şey haline gelmektedir. Kısaca artık atfedilen; "olmak"tan ziyade inşa edilen; "oluş"u içeren kavram veya süreçler olarak değer görmekle kimlik ve dinin yolları bir kez daha kesişmiştir. Bir kez daha diyoruz çünkü din ve kimlik ilişkisi üzerine literatürün genel bir gözlemi bu kesişmenin ilk olmadığını söz gelimi her ikisinin öncelikle öne çıkan bazı bireysel ve sosyal işlevler üzerinde ortaklaştığını ve bu ortak işlevler üzerinden kimlik oluşumu ya da gelişimi sürecinde yollarının her zaman olmasa da kesişebildiğini göstermektedir.
"Tanı(n)ma" "anlam" "anlamlandırma" ve "aidiyet" olarak sıralanabilecek öne çıkan bireysel ve sosyal ortak işlevler aracılığıyla yaşanan kesişme aynı zamanda din-kimlik ilişkisinin ve bu ilişkiyi değerlendirme edimlerinin gizli ya da açık referansı olarak söz konusu ilişkinin bu ilişkiye ve onun çeşitli boyutlarına dair bakış açılarının koordinatlarını çizer. Böylece her ne kadar kimi bakış açıları ve bazı kimlik teorileri içerisinde ıskalandığı görülüyor olsa da din hem bir kimlik boyutu veya kategorisi hem de bireysel ve sosyal kimlik inşa sürecinin önemli bir bileşeni olarak öne çıkar ki elinizdeki bu derleme kitabın temel varsayımı dinin bir kimlik kategorisi bireysel ve sosyal kimlik inşa sürecinin bir bileşeni olduğu yolundadır. Bu varsayımın yörüngesinde kaleme alınmış çalışmaların her biri öncelikle dinin farklı bir kimlik inşa süreciyle ilişkisine ve bu süreçteki rolüne odaklanmış olmakla birlikte dini ve kimliği ikisi arasındaki ilişkiyi bir "oluş"; bir "müzakere" ve "inşa" süreci içerisinde görmeye çalışmaktadırlar.
Kitap anahatlarıyla üç bölüm olarak düşünülebilir. İlk bölüm kimlik ve din ilişkisini teorik bir perspektifle ele aldıktan sonra kolektif-sosyal kimlikler bağlamında dini grup kimliği AkParti örneğinde ulusal kimlik ve din Kırgızistan bağlamında kültürel kimlikten ulusal kimliğe imam hatipli