Tükendi
Gelince Haber Verİmanımız Rasûlullah (s.a.v) Efendimize olan güven üzerine inşa edilmiştir, Onun (s.a.v) Allahın Rasûlü olduğuna, dolayısıyla da gaybden getirdiği haberlere, her sözüne iman ediyor, ferdî ve ictimâî hayatımızı ona göre tanzim ediyor, şekillendiriyoruz; çünkü Onun (s.a.v) emin, sâdık-ı muhbir olduğuna inanıyoruz. Bu inanç ve güvenimizi Onu (s.a.v) tanımamıza borçluyuz. Haber verenin mevkii bu kadar önemliyken bugün biz birtakım sebeplerden ötürü, duyduğumuz, gördüğümüz haberin, bilginin kaynağını tanıma ihtiyacı hissetmiyoruz bile. Hâlbuki eğer haber getireni tanımıyorsam yani haber kaynağının doğruluğundan haberim yoksa haberin doğruluğundan nasıl emin olabilirim? Zira fâsık kimseler sebebiyle doğru bilgi, birçok yanlış bilginin arasında eriyip kayboluyor. Dolayısıyla zamanla toplumda güven yerini şüpheye, refah yerini kaosa, uhuvvet yerini adavet, suizan, gıybete... bırakıyor. Netice; kaynağı, adaletiyle, dürüstlüğüyle tanıdığımız insanların sözleri üzerine inşa edilen bu toplumun temelleri her geçen gün daha da fazla yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu itibarla son sayısında, "fâsığın getirdiği haberin araştırılması" yönündeki ilahi emirden hareketle Reyhan; kaynağın tanınmasına olan ihtiyacın haberden ehem olduğuna vurgu yaparak bu hususta hassas davranılmasının önemine dikkat çekiyor. İletişim ve haber alma ağının ceplerimize kadar girdiği bu dönemde, tv, internet, sosyal medya vs. de de; doğru bilgi nasıl elde edilir, doğru bilgiye ulaşma şekli ve çabası nasıl olmalıdır sorularına cevaplar öneriyor. Zira birçok yalan haberin, dedikodunun umumileştiği bu araçlar, platformlar artık bizim gören gözümüz, duyan kulağımız, konuşan dilimiz olmuş vaziyettedir. Hülasa-i kelâm; Reyhan bu sayısında, "Haberi yazanı, konuşanı, taşıyanı tanıyın; söylenene değil, söyleyene bakın" diyor.
Kitap ÖzellikleriBarkod | 3339876061029 |
Basım Yılı | Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | türkçe |
Ebat | 26x17.5 |
Sayfa Sayısı | 80 |
İmanımız Rasûlullah (s.a.v) Efendimize olan güven üzerine inşa edilmiştir, Onun (s.a.v) Allahın Rasûlü olduğuna, dolayısıyla da gaybden getirdiği haberlere, her sözüne iman ediyor, ferdî ve ictimâî hayatımızı ona göre tanzim ediyor, şekillendiriyoruz; çünkü Onun (s.a.v) emin, sâdık-ı muhbir olduğuna inanıyoruz. Bu inanç ve güvenimizi Onu (s.a.v) tanımamıza borçluyuz. Haber verenin mevkii bu kadar önemliyken bugün biz birtakım sebeplerden ötürü, duyduğumuz, gördüğümüz haberin, bilginin kaynağını tanıma ihtiyacı hissetmiyoruz bile. Hâlbuki eğer haber getireni tanımıyorsam yani haber kaynağının doğruluğundan haberim yoksa haberin doğruluğundan nasıl emin olabilirim? Zira fâsık kimseler sebebiyle doğru bilgi, birçok yanlış bilginin arasında eriyip kayboluyor. Dolayısıyla zamanla toplumda güven yerini şüpheye, refah yerini kaosa, uhuvvet yerini adavet, suizan, gıybete... bırakıyor. Netice; kaynağı, adaletiyle, dürüstlüğüyle tanıdığımız insanların sözleri üzerine inşa edilen bu toplumun temelleri her geçen gün daha da fazla yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu itibarla son sayısında, "fâsığın getirdiği haberin araştırılması" yönündeki ilahi emirden hareketle Reyhan; kaynağın tanınmasına olan ihtiyacın haberden ehem olduğuna vurgu yaparak bu hususta hassas davranılmasının önemine dikkat çekiyor. İletişim ve haber alma ağının ceplerimize kadar girdiği bu dönemde, tv, internet, sosyal medya vs. de de; doğru bilgi nasıl elde edilir, doğru bilgiye ulaşma şekli ve çabası nasıl olmalıdır sorularına cevaplar öneriyor. Zira birçok yalan haberin, dedikodunun umumileştiği bu araçlar, platformlar artık bizim gören gözümüz, duyan kulağımız, konuşan dilimiz olmuş vaziyettedir. Hülasa-i kelâm; Reyhan bu sayısında, "Haberi yazanı, konuşanı, taşıyanı tanıyın; söylenene değil, söyleyene bakın" diyor.
Kitap ÖzellikleriBarkod | 3339876061029 |
Basım Yılı | Temmuz – Ağustos – Eylül 2019 |
Cilt Durumu | Karton Kapak |
Dil | türkçe |
Ebat | 26x17.5 |
Sayfa Sayısı | 80 |