Bu alanda yapılan çalışmalar müzik çatısı altında yer alan çalışmaların aksine armoniye ya da kuralların izin verdiği ses bütünlerine değil "ses" ögesinin kendisine yoğunlaşır. Bu bağlamda; her iki ulamın hem üretim hem de tasarım olarak birbirlerinden farklı estetik kaygıları ve kompozisyon yöntemleri vardır. Buradan hareketle; yapılacak her karşılaştırma "elma ile armut" fenomenini estetik bağlamda karşılaştırmanın ötesine geçmeyecektir. Pencereden gelen somut sesleri zaman ve mekan düzleminin de yerleştirip bunun anlaşılmasını beklemek mevcut "akademik konjonktür" bağlamında bu alana ilgi duyan tasarımcıların kuşkusuz düş kırıklıkları yaşamasına neden olacaktır. Bu kırıklıkları telafi etmenin öncül yolu; "sonik sanatlar" mefhumunu herkese daha da iyi anlatmaktır. Bu anlatıyı güçlendirmek için sonik sanatların ses ögesine yönelik felsefi ve ideolojik yaklaşımını çok iyi anlamak gerekmektedir. Bu çalışma da sonik sanatlara yönelik Türkçe bir kaynak olması heyecanı üzerine yola çıktı. Bu kitap bugüne değin sonik sanatlar alanında "kuramsal" bir kaynak olabilme isteği ve sonik sanatlar pratiğinin ülkemiz açısından anlaşılabilmesi arzusu üzerine inşa edildi.