Tükendi
Gelince Haber VerDuâ: Tazarru ve niyaz ile Allâhü Te‘âlâ’nın kerem ve inâyetinden hayır ve rahmet dilemektir. Yüce Rabbimiz Mü’min sûresinde şöyle ferman buyurur: “Siz bana duâ ediniz (benden isteyiniz) ki, ben de size icâbet edeyim. Bana ibadetten (duâ etmekten) kibirlenen şu gafiller, zelil ve hâkir olarak yarın Cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min s. 60) Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Duâ ibâdettir” buyurup sonra bu âyet-i kerîmeyi okumuştur. Yine Efendimiz (s.a.v.), Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, “Duâibadetin iliği ve özüdür” buyurmuştur. Hz. Âişe (r.anhâ) da Efendimiz (s.a.v.)’in “Muhakkak ki Allâh (c.c.) ısrar ile duâ eden kulunu sever” buyurduğunu bildirmiştir. Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîflerden açık bir şekilde anlıyoruz ki duâ kulluğun vazgeçilmez bir vasfıdır. Nasıl istememiz gerektiğini de Efendimiz (s.a.v.) bizlere bildirmiştir. Çünkü her konuda tek örneğimiz ve önderimiz Resûlullâh (s.a.v.)’dir. Muhtaç olan, fakir olan biziz, zengin olan ise Allâh (c.c.). Âyet-i kerîmede: “(Muhakkak ki) Allâh zengindir, hepiniz fakirsiniz.” (Muhammed s. 38) buyurmaktadır. Öyle ise kulluğumuzu idrak edelim. İşte duâ; Allâh (c.c.)’ün mülkünde O’nun hükümranlığını, kendimizin ise âcizliğini kabûl edip, el açıp boyun bükmemizdir. Bu ise kulluğun en belirgin işâretidir. Çünkü yüce Allâh (c.c.): “Eğer duânız olmasaydı Allâh size ne ehemmiyet verirdi” buyurmaktadır. Günümüzde kulluğun idrâki zayıflamış duâ da çok az yapılır olmuştur. Hayatımızın her safhasında, “O mutla ka sizinle beraberdir, siz nerede olursanız olun.” (Hadid s. 4) buyurarak sürekli bizimle beraber olduğunu, “Duâ edin icâbet edeyim” buyurarak da ellerimizi samimiyetle, ihlâsla açıp istediğimiz zaman boş çevirmeyeceğini bildirmiştir. İslâm bir edepler manzûmesidir. Her konuda olduğu gibi duâ âdâbını da Efendimiz (s.a.v.)’den öğrenelim. Ne zaman, nerede nasıl duâ etmiş ise bizler de gücümüz yettiğince yapmaya çalışalım. Muhterem Ömer Muhammed Öztürk her konuda olduğu gibi duâ konusunda da Efendimiz (s.a.v.)’e tâbi olmamız gerektiğini ifade etmiştir. Toplum olarak fazla duâ etmediğimizi ve bunun ısrarla ve çokça yapılması gerektiğini ve müslümanların duâya muhtaç olduğunu vurgulamıştır. “Îman edip güzel işler yapanlara gelince; îmanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akan köşklere erdirir. Onların oradaki duâsı; “Ey Rabbimiz! Allâh! Seni noksan sıfatlardan tenzîh ederiz (sözleridir). Orada birbirlerine sağlık dilekleri ise; selâmdır. Onların duâlarının sonu da: “Hamd âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.” (Yûnus s. 9-10)
Barkod | 9786054791248 |
Basım Yılı | 2019 |
Baskı | 8 |
Cilt Durumu | Ciltsiz Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16x10,5 |
Kağıt Türü | Şamua |
Sayfa Sayısı | 320 |
Duâ: Tazarru ve niyaz ile Allâhü Te‘âlâ’nın kerem ve inâyetinden hayır ve rahmet dilemektir. Yüce Rabbimiz Mü’min sûresinde şöyle ferman buyurur: “Siz bana duâ ediniz (benden isteyiniz) ki, ben de size icâbet edeyim. Bana ibadetten (duâ etmekten) kibirlenen şu gafiller, zelil ve hâkir olarak yarın Cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min s. 60) Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Duâ ibâdettir” buyurup sonra bu âyet-i kerîmeyi okumuştur. Yine Efendimiz (s.a.v.), Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, “Duâibadetin iliği ve özüdür” buyurmuştur. Hz. Âişe (r.anhâ) da Efendimiz (s.a.v.)’in “Muhakkak ki Allâh (c.c.) ısrar ile duâ eden kulunu sever” buyurduğunu bildirmiştir. Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîflerden açık bir şekilde anlıyoruz ki duâ kulluğun vazgeçilmez bir vasfıdır. Nasıl istememiz gerektiğini de Efendimiz (s.a.v.) bizlere bildirmiştir. Çünkü her konuda tek örneğimiz ve önderimiz Resûlullâh (s.a.v.)’dir. Muhtaç olan, fakir olan biziz, zengin olan ise Allâh (c.c.). Âyet-i kerîmede: “(Muhakkak ki) Allâh zengindir, hepiniz fakirsiniz.” (Muhammed s. 38) buyurmaktadır. Öyle ise kulluğumuzu idrak edelim. İşte duâ; Allâh (c.c.)’ün mülkünde O’nun hükümranlığını, kendimizin ise âcizliğini kabûl edip, el açıp boyun bükmemizdir. Bu ise kulluğun en belirgin işâretidir. Çünkü yüce Allâh (c.c.): “Eğer duânız olmasaydı Allâh size ne ehemmiyet verirdi” buyurmaktadır. Günümüzde kulluğun idrâki zayıflamış duâ da çok az yapılır olmuştur. Hayatımızın her safhasında, “O mutla ka sizinle beraberdir, siz nerede olursanız olun.” (Hadid s. 4) buyurarak sürekli bizimle beraber olduğunu, “Duâ edin icâbet edeyim” buyurarak da ellerimizi samimiyetle, ihlâsla açıp istediğimiz zaman boş çevirmeyeceğini bildirmiştir. İslâm bir edepler manzûmesidir. Her konuda olduğu gibi duâ âdâbını da Efendimiz (s.a.v.)’den öğrenelim. Ne zaman, nerede nasıl duâ etmiş ise bizler de gücümüz yettiğince yapmaya çalışalım. Muhterem Ömer Muhammed Öztürk her konuda olduğu gibi duâ konusunda da Efendimiz (s.a.v.)’e tâbi olmamız gerektiğini ifade etmiştir. Toplum olarak fazla duâ etmediğimizi ve bunun ısrarla ve çokça yapılması gerektiğini ve müslümanların duâya muhtaç olduğunu vurgulamıştır. “Îman edip güzel işler yapanlara gelince; îmanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akan köşklere erdirir. Onların oradaki duâsı; “Ey Rabbimiz! Allâh! Seni noksan sıfatlardan tenzîh ederiz (sözleridir). Orada birbirlerine sağlık dilekleri ise; selâmdır. Onların duâlarının sonu da: “Hamd âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.” (Yûnus s. 9-10)
Barkod | 9786054791248 |
Basım Yılı | 2019 |
Baskı | 8 |
Cilt Durumu | Ciltsiz Kapak |
Dil | Türkçe |
Ebat | 16x10,5 |
Kağıt Türü | Şamua |
Sayfa Sayısı | 320 |